Güney İtalya’nın merkezi burası, eskinin devleti!
NAPOLİ,
Pizza, limoncello, ya da mozzarella; hayır tarih aslında!
Limoncello; hafif alkollü, nefis bir içki. Ferahlatıcı, yazın nefis gider ama İtalya’da neredeyse dört mevsim içilir.
Mozzarella; kimileri çok sevmez, bazıları ise aşıktır. Bembeyaz rengi, yumuşacık dokusu sarar sizi. Pizza; herhalde günümüzde, her evin vazgeçilmezi. ‘Bizim lahmacunumuz var’diyenler, elbette o ayrı lezzet ama, pizza başka.
Napoli’yi gezeceğiz birlikte. Bu saydıklarımız, en az kent kadar ünlü ve hepsi buraya ait. Napoli’den yayılmış ülkeye, dünyaya.
Nasıl anlatmaya başlayalım bu güzel kenti. Lezzetler mi öne çıktı? Daha bir dolu tarih, efsane, mimari, hikaye, gelenek, doğa; neyse, var da var. Yoksa niye gelelim ‘Neapolis’e? Yeni kente! Neapolis, tarihi adı kentin, Yunanca. Kuranlar onlar çünkü; Yunan’lılar, İ.Ö. 6. Y.Y. İtalyanca’da ise ‘Naples’.
‘Campania’ bölgesinin başkenti, Güney İtalya’nın en büyük ve özel kentlerinden. Roma ve Milano’dan sonra ülkenin üçüncü büyük kenti. 720 hektarlık kentin eski merkezi, UNESCO Dünya Mirası Listesinde.
Napoli, İtalya ve tüm Avrupa da önemli bir liman ticari anlamda! Turizm için de önemli. Bu bölgenin merkezi konumunda. Önemli kaleleri ile tarihsel sahnede yer alan, geçmişte bağımsız bir imparatorluk! Sonra İtalya birliğine katılan kent de, çok enteresan notlar var geçmişe dair.
Öncelikle ulaşım. Gezginler buraya nasıl ulaşacak? Roma üzerinden gelecekleri, 250 km’lik bir yol bekliyor. Ama ülkemizden Napoli’ye direkt uçuş var. Havalimanı ‘Naples Capodichino’. Merkeze 6 km. mesafede, ulaşım sorunsuz. Shuttle, otobüs vs.
Peki buraya geldik, nerede kalacağız. Tavsiye, ‘Santa Lucia’, ‘San Ferdinando’ gibi bölgeler. Aynı zaman da merkez kabul edilen ‘Piazza del Plebiscito’ arkalarında ve Napoli’yi bir anlamda ikiye ayıran ‘Scannapoli’ civarında konaklama seçenekleri var. Tabi bütçe ve arzulara bağlı.
Napoli için; gasp, darp, hırsızlık, fuhuş, tecavüz bir sürü söylemler vardır. Gerçekten yaşananlar var. Ben tanık olmadım, ama yakın dostlarımdan tanıklar var. Ne olur ne olmaz, kenti gezerken dikkatli olalım. Kulak ve göz açık olsun, hele bir kaç kadeh alkolden sonra özellikle arka sokaklarda. Biliyorum son zamanlarda çok azaldı ama?
‘Camorra’ mafyasından söz edilir burada. Kökeni, 16. Y.Y. Tabi hesapları başka, turistle pek işleri yok. Çevredeki ‘Pompei’ ve ‘Herculanum’ ile ‘Capri’, ‘Procida’, ‘İschia’ adaları ve ‘Amalfi’ kıyıları burayı, bir turistik merkez olarak ön plana çıkarır.
Şık bir tabloyu andıran marina! İçeride leziz tatlar. Şahane bir ‘lacivert’de, sardalya yiyoruz, tabi ünlü şaraplar eşliğinde. Napoli kaptanları ile sohbet ediyoruz. Az İngilizceleri ile, olsun. Kaptanlar uyarıyor, ana liman için iki ayrı isim var, ama aynı yer! ‘Calatadi porta di Massa’ ya da ‘Molo Beverell’.
Lombard’lar, Got’lar, Norman’lar, Swabian’lar (Alman) ve İspanyol izleri. 2800 yıllık bir tarih! Başlangıç; İ.Ö. 750’ler.
1285-1816 Napoli Krallığı. 600 sene kadar ama, sorunlar ile! Burası da başkenti. ‘Bourbon’ hanedanlığı izleri bugün bile belli. ‘Napolyon’ komutasında Fransız egemenliği. 1860’da İtalya İmparatorluğu’na katılım.
‘Schengen’ alıp ‘Euro’ları sıralayacağız. Yazın gelecekler, marina civarı size özel. Kente çok yakın plajlar var. Tarihe meraklılar, biraz yorulacak.
Bir şarap cennetidir burası. Aslında tüm İtalya! Ülkeye götürmek adına da düşünün. Turta da özel; kahve çeşitleri de. Farklı tatlar ve fiyatlar; tıpkı şaraplarda olduğu gibi. Özellikle ev yapımı; şık lezzetler var!
‘Royal Palace’a gidelim, kentin merkezine! İnşa yılı 1600’ler. 1946’ya dek, ‘Kraliyet Sarayı’. Kent meydanında; ‘Piazza del Plebiscito’da ve gerçekten özel.
Aynı meydanda ‘St. Francesco Di Paolo’ bazilikası. Tanıdık geldi tabi görsellerden! Nereye benziyor? Roma’da ki ‘Pantheon’a. Mimari tamamen kopya. 1809-16 arası fikir oluşmuş ve planlama başlamış. Hükümdar ‘Giacchino Murat’. MURAT; ilginç değil mi? Biraz açalım burayı! Fransız Mareşal ve Berg Dükü. Myuro diye de okunuyor isim! Napolyon’un eniştesi vee; sıkı durun, bir Kıpçak Türk’ü! Napolyon’un kız kardeşi Caroline ile evlenip önce Saray’a damat sırasıyla vekil , mareşal, grandük ve ve Napoli Kralı…Hayat nasıl bir şey ya?
1824’de dışı tamamlanmış, 1836’da ise iç dekorasyon. Neo klasik-neo gotik yapı, 1846’da açılabilmiş; ‘St. Francesco Di Paolo’!
Meydan görkemli, Napoli, burasıdır! Hemen ileride yine çok tanıdık gelecek bir yapının kubbesi görülmekte. Yakına gidelim. Evet ‘Galleria Umberto’. Bu nereden kopya, tabi ki Milano’dan! Orada, ‘Duomo’ katedralinin bulunduğu meydanda ki ‘Vittorio Emanuelle’den! Özellikle iç dizayn, neredeyse bire bir aynı. 56 metre yükseklikteki cam kubbeler eşsiz elbette. Ünlü bir alışveriş merkezi, 1887-91’e tarihli. Günümüzde çok ünlü markalar boy gösteriyor. Değişik sokaklara çıkan farklı kapıları var. UNESCO Dünya Mirası Listesinde!
Şimdi de kentin eski merkezi ‘Centro Storico’ya gidelim. Üç dört caddenin dikine kestiği, sekiz on sokaktan oluşan merkez. Tarihsel yapılar hemen civarında; aslında kentin tamamı tarih ya.
‘Santa Chiara’ Bazilikası. 1313-40 yıllarına tarihli. Napoli Kralı ‘R.Robert’ dönemi. Mezarı da burada. 17. Y.Y.’da bir tarz değişikliği yaşamış yapı; mimari anlamda. Gotikden, Romaneske dönüş. 2. Dünya Savaşında yok oluş, sonra küllerinden varoluş, hem de 1953’de. Hala ayakta, eskiyi anımsatarak. Müze niteliği taşıyan ‘Santa Chiara’nın dış avlusundaki özgün fayans işçiliği dikkat çeker.
Hemen karşı çaprazında, 1470’de aslında bir saray olarak inşa edilen, barok stili ilginç bir bina görülecek. 1750’den bu yana kilise olarak kullanılan yapı; ‘Gesu Nuovo’. Aramice yazıtları ile ünlü. Kent içi ulaşımda toplu taşıma söz konusu. Otobüs, tramvay, metro, finiküler, tren. Ama benim taktiğim; her zaman yürümeli. Sindire sindire! Hiç beklemediğiniz yerlerde öyle kareler çıkar ki; inanamazsınız.
Dünyaca ünlü tiyatroya gidelim ‘yürüyerek’. ‘Teatro San Carlo’! UNESCO Dünya Mirası Listesinde! Bourbon Hanedanlığı, 3. Carlo zamanı. Tarih, 1793. Günümüze dek elbette sayısız tadilat görmüş, 2.Dünya Savaşında neredeyse yıkılıp, yeniden yapılmış. Hala kullanımda olan tiyatrolar içinde dünyada en eskiler sıralamasında. Müze niteliğinde diyelim ve gelin müzelere bakalım; Napoli’de!
Çok iddialı bir söyleme gidiyoruz! Dünyadaki en değerli antik Yunan ve Roma eserleri burada! Heykeller, mozaikler, değerli taşlar, cam ürünler. ‘Ulusal Arkeoloji Müzesi’ burası. Listeye alın!
Biraz dışarı çıkalım, ‘Capadimonte’ye doğru! Muhteşem yeşillikler içinde bir saray aslında. Artık müze. ‘Bellini’den ‘Raphael’e, ‘Caravaggio’dan ‘Andy Warhol’a! Başka söze gerek var mı?
Yine çok farklı bir yer. ‘Museo Capello Sanseverno’. Buradaki ‘Örtülü Mesih’i görenler vardır, basından. ‘Giuseppe Sanmartino’ nasıl bir şaheser yaratmış? 1753’e tarihli üç tanesi çok özel, otuz adet heykel. Aslında burası bir şapel ve 1590’a tarihli. Müze olarak çok değerli ama!
Bir yemek molası, sonra devam. Napoli’ye gelip pizza yememek olmaz! Hele ‘Margherita’. Pizza’nın icadı burada. Kırmız şarabımızı yudumlayalım, pizzaya bir ısırık atalım. Hikayeye de başlayalım. Yıl; 1889. Kraliçe ‘Margherita Teresa Giovanni’, ünlü şef ‘Raffaello Esposito’dan farklı tatlar ister. Herhalde özel bir gün. Şef, kırmızı, beyaz ve yeşili dikkate alır. Bunu İtalya bayrağı ile özdeşleştirenler var. Domates, mozzarella peyniri ve fesleğen ile bir pizza hazırlar. Çok beğenen kraliçe; bir süre sonra bir takdir mektubu gönderir. Ve bu pizza; ‘Margherita’ olarak adlanır. ‘Pizzeria Brandi’nin kapısında, bununla ilgili bir plaka çakılmış.
Burada, ‘Neapoliten’ denen bir dil konuşulur ki; değme İtalyan anlayamaz. İngilizce de öyle her yerde kullanılmaz. Dil konusunda zaman zaman sıkıntı olabilir.
‘Via Toledo’da alışveriş yapalım, yorulunca ‘Chiai’da ‘Enoteca’lardan birinde mola verelim. Toledo, bir üs gibi Napoli’de. Her şeyin bulunabileceği bir alışveriş bulvarı. Lüks rest’ler de var burada, dünyaca ünlü markaların dükkanları da. Genelde çok kalabalık ama! İtalyan modası elbette ünlü dünyada, yansımaları da burada. Bu arada, sokak atıştırmalıkları yanında, gece eğlencelerinin favori merkezleri de, ‘Via Cisterna dell’Olio’ ve ‘Via Paladino’. Pek çok bar, pub ve müzik mekanları mevcut.
Bir milyonluk merkez, çevresi ile üç milyona varan nüfus, neredeyse hep hareket halinde. Napoli her daim canlıdır.
‘Via dei Tribunali’de çeker gezginleri kendine! Bin yıldan yaşlı kemerlerin yer aldığı bir sokak. Bir diğeri; ‘San Gregorio Armono’; noel sokağı diyenler de var. Zira yeni yıl hediyeliklerinin ve dinsel çeşit çeşit ürünün satıldığı mağazalar sıralanıyor.
Roma İmparatorluğu döneminde, senatörler, şövalyeler ve zenginler, görkemli konutlarını bir semtte toplamışlar ‘Posillipo’. İ.Ö.’ye tarihli bu semtin günümüze kalanı, deniz altında da devam ediyor. Şüphesiz tektonik hareketler. Mağaraları sevenler kaçırmasın. Bir arkeolojik park.
Napoli, 2.Dünya Savaşı’nda, İtalya’da en çok bombalanan şehir. Ayakta kalanlara bakar mısınız? Ya gidenler?
Şimdi de, şehrin yine simgeleri niteliğinde kaleler! Önce tepeden bir bakalım Napoli’ye. Bunun için, ‘Castel San’t Elmo’ya çıkacağız. İlk kazma 1275’de vurulmuş. Tabi yıllar içinde farklı yapılaşmalar. Tam hayata geçiş, 1329’u bulmuş. Bugünkü görünümün tarihi ise; 1527. İlginç bir altıgen yapı ama yatay doğrultuda. Şu an müze, içindekileri siz keşfedin.
‘Yumurta Kalesi’ diye bir not. Çok da ilginç bir hikaye. Burası; ‘Castel dell’Ovo’. İ.Ö. 6.Y.Y.’da Yunanlılar tarafından kurulmuş bir yer, o zamanlar bir ada. Şu an kara bağlantısı var. İ.Ö. 1.Y.Y.’da ‘Lucullus’ kaleyi andıran bir villa inşa ettirmiş. Buranın yanı başında iki bin beş yüz yıllık bir liman bulundu. O denli önemli. Mevcut görünüm, 15.Y.Y. ‘Aragon’ egemenliğine dayanır. Uzun süre atıl kalıp, 1975’de restore edilip ziyarete açılmış. Peki yumurta nereden geliyor? Rivayete göre temelinde ‘Kahin Virgin’ tarafından konulan tılsımlı bir yumurta var!
‘Castel Nuovo’. 1279-84’e tarihli. Sicilya Kralı ‘1.Carlo’nun imzası var! 13.Y.Y.’da İspanyolların eklemeleri söz konusu. 15 ile 20.Y.Y. arasında; freskler, gümüş antikalar, tablolar sergilenmiş; müze niteliğinde! Napoli, Aragon ve İspanyol krallarının konutları buralarda. Şapeller zaten hep varmış. Volkanik taşların ve beyaz mermerin kullanıldığı şehrin en eski yapılarından biri. Sergi ve konserlere ev sahipliği yapıyor.
Ve Duomo’ya geldi sıra. Kentin ana kilisesi. Güney İtalya ve Napoli Başpiskoposluk Merkezi. 1272’ye tarihli neo-gotik bir şaheser. Napoli’nin koruyucu azizi ‘San Gennaro’nun (St. Janarius) mezarı da bu kilisede! Kanının da burada muhafaza edildiği söyleniyor. Tabi bunca yıl sıvı olarak kalabilmesi düşündürücü! Çünkü her yıl halk ile paylaşılıyor. Eylül ayında, kentte ‘San Gennaro Festivali’ var. heykeli de görülebilir.
Ayrıca, ‘San Domenico Maggiore’ kilisesi, ‘San Martino’ manastırı, ‘San Angelo a Nilo’ kilisesi de şık mimarileri ile, önemli dinsel yapılar.
Son olarak; gezginlere birkaç tavsiye daha! ‘Bourbon Kralı 2. Ferdinand’ın ayaklanmalara karşı güvenlik amaçlı inşasına başlattığı bir yapı. Bitirilememiş, 2.Dünya Savaşı’nda sığınak olmuş. Şu an dönemsel eski eşyaların sergilendiği, ‘Galleria Borbonica’. Beş bin yıllık mağaralar ilginç; ‘Sotterranea’. Yeşil severler için de, ‘Orto Botanica’.
Zengin bir destinasyon; Napoli. Dört, beş gün merkez için yeterlidir. Ama çevre; siz karar verin!