Bilinen tarihinden çok daha fazlası var!
Yeni yeni keşfediliyor, pek çok özellik içeriyor!
‘Ephesus’ ile ‘Smyrna’nın arasında stratejik öneme sahip bir kent; ‘Metropolis’.
Birine 30 km. mesafede, diğerine 40 km. kadar. Tabi ki bugünkü ölçütlerle?
Bazı kaynaklarda, bu kentin 10 bin yıla yaklaşan bir tarihe sahip olabileceği belirtiliyor?
Mezopotamya’da; 12 bin yıla tarihlendiği düşünülen yerlerimiz var! Orada bilgiler, bulgular sınırlı! Ama burası, tam tersi bir coğrafya!
Batı? Acaba?
Kente ilişkin bilgilerimiz az… Neden?
Çünkü kapsamlı kazıların tarihi ne yazık ki çok yeni…
Kentin, ‘Neolitik’, ‘Kalkolotik’ ve devamında ‘Tunç çağı’ndaki yaşamı söz konusu.
Yerleşik tarihsel evrelerde, ‘Hititler’in, ‘Frigler’in, ‘Lidyalılar’ın, ‘Pers’ ve sonrasında da ‘Roma’ ve ‘Bizans’ın egemenlikleri altında yaşadığı biliniyor.
Bir ana tanrıça kültüne adandığı ve bu sebeple adının ‘Metropolis’ olduğu bilgisi var kente dair? Ancak başka bir söylem; buranın isminin özellikle ‘Triyanna’ olabileceği yönünde? Belki de ‘Tripolis’?
Belki de her ikisi de söz konusu? Zira incelediğimiz antik kentlerde sonradan isim değiştirenlere rastladık, tabi farklı sebeplerle!
Benim için kentin en ilgi çekici görüntüsü ‘Bluterion’, yani kent meclisi!
I.O 2.Y.Y’a tarihli olduğu düşünülen bu yapının ortasından sur duvarları geçiyor? Yıkık vaziyetteki bluterion’un sol tarafındaki oturma grupları az da olsa görülüyor! Ancak sağ taraf yani sur dışında kalanlar yok! Neden böyle bir duvar ile bu yapı ikiye bölünür; soru işareti!
Orijinalinin, 17 x 18 metre ebatlarında olduğu düşünülüyor ve yaklaşık olarak 400 kişi kapasiteli olabileceği?
Bu bence kent anlamında olumsuz bir nokta!
Ama çok özel olumlu bir nokta var bu kentte; mozaikler!
Metropolis’de koruma altına alınmış çok şık mozaikler göreceksiniz! Gerçekten iyi durumdalar ve emeği geçenlere teşekkürler. Kimileri öyle farklı ki, bu sanatın öncüleri olabilecek düzeyde…
Şarap tanrısı ‘Dionysos’un eşi ‘Ariande’ betimlenmiş mesela! Kuşlar, balıklar ve daha çok farklı simgeler! Kentin birkaç farklı noktasında göreceğiniz eserler bunlar!
Metropolis, mozaikleri ile çok daha da güzel.
I.O 2500’lerde ‘Hitit İmparatorluğu’ bölge hakimi iken büyük gelişme gösteren bir yerleşke burası! Helenistik dönemde ise zirve de!
‘Küçük Menderes’ yatağı buralar. Bu nehir yatağında kurulmuş!
Ve Metropolis bu havzanın en eski yerleşimi. Elbette buralarda tektonik hareketlerle çokça değişim söz konusu!
‘Kocadiz’ dağı eteklerinde, Yeniköy ile Özbey köylerinin ortasında!
Kuşkusuz toprak altında çok eser var. Zaman içinde çıkarıldıkça kente dair bilgilerimiz artacak!
Bu kente ilişkin ilk arkeolojik araştırmalar 1970’li yıllara dayanıyor! Ve burada ‘Recep Meriç’ ismini görüyoruz. Sonrasında bir durgunluk dönemi; yaklaşık 20 yıl boyunca… Burada hiçbir bir şey yapılamıyor!
1990’lara gelindiğinde, ilk arkeolojik kazı araştırmaları var. Devamında küçük ölçekli kazılar olsa da tatmin edici bulgular yok bu aşamada.
Bu gibi çalışmaların neticesinde ortaya konan kısmi bir yapı araştırması var, ama net değil!
2007 yılı; burası için belki de milat!
‘Serdar Aybek’ başkanlığında kazı çalışmalarına başlanıyor ve şu ana dek gördüğümüz Metropolis antik kenti, aslında bu dönem sonrasında gün yüzüne çıkmaya başlıyor!
Bence daha çok çok çalışmaya ihtiyaç var arkeolojik olarak kente dair. Uzun bir zaman dilimi alacağı kesin!
Kentin tiyatrosu oldukça sağlam biçimde günümüze kazandırılmış. Kaya oyma biçimli bir mimari. 3500 kişi kapasiteli olduğu belirtiliyor!
7 ve 14 merdivenli iki bölüm, alttan başlayarak üstte doğru ‘diozama’yı oluşturmuş!
Korunma duvarları ve ‘cavea’ yükseltili olmadığından bu yapının salt gösteriler için kullanıldığı aşikar!
Vahşi hayvan ya da gladyatör döğüşleri yapılmamış burada! Aslında bu denli küçük seyirci kapasitesine sahip yapılarda pek de rastlanmaz!
Ünlü tarihçi ve gezgin ‘Strabon’, Metropolis’in döneminde çok ünlü bir şarap merkezlerinden biri olduğuna işaret ediyor! Dolayısı ile ‘Dionysos’ ile ilişikli mozaiklere şaşırmamak lazım.
Aşağı ve yukarı hamamlar ile ‘gymnasium’ zamanında görkemliymiş…
Metropolis, ‘Priene’ antik kentindeki gibi özellikle Helenistik dönem izlerini taşıyan özel eserlere sahipmiş geçmişte.
Mesela I.O. 2. Y.Y.’a tarihli ‘Stoa’! 67 x 10 metre ebatlarındaki yapı, Dor düzenli sütunların üzerinde yükselirmiş!
İlginç olan ülkemizde şu ana dek yapılan antik kazılarda Dor düzenli sütunlar üzerinde yükselen yapılara pek rastlanmaz! ‘Assos’daki tapınak buna ilktir!
Bu coğrafya da genelde kullanılan sütun biçimleri bunlar! Ve bina taşıyıcılardır! Ion düzenli ve az da olsa corintdüzenlidirler…
Bölgede Türk hakimiyeti malum ‘Selçuklular’ ile başlıyor.
Sonrasında ‘Aydınoğulları Beyliği’nin kontrolü söz konusu. Elbette beylikler dönemimi sona erince de, ‘Osmanlı İmparatorluğu’ egemenliği…
Ancak o dönemlere ilişkin herhangi bir eser yok burada!
Diğer yandan ‘Araplıtepe Kilisesi’ ile Bizans Dönemine tarihli piskoposluk merkezi kalıntıları, erken Hristiyanlık izlerini taşıyarak en azından belli ölçütlerde günümüze ulaşmış yapı parçaları…
Metropolis antik kentinin Akropol civarındaki sur duvarlarındaki yapı oluşumu, kente girişlerin iki farklı yönde olduğunun ortaya koyuyor. Doğu ve batı yönünde yani tam ters yönlerde ortaya çıkması enteresan! Farklı yönlerden kente ulaşımı ya da terki veya başka amaçları içeriyordur!
Ulaşılan latrina ve kimi evler ilginç gerçekten! Bu evlerden bazılarının son derece görkemli olabileceği belirtilmiş! Çok geniş avluların sardığı bu yapılarda, süs havuzları da varmış?
Ionya bölgesinin farklı kenti Metropolis; eğer giderseniz şu anki buluntuları ile dahi ziyaretçilerini mutlu edecek seviyede.
Buluntular az ama geniş bir alana yayılmış durumda. Bu manada ziyaret saatleri özellikle yaz aylarında çok iyi ayarlanmalı. Gerçekten sıcak. Daha da ötesi, arazi oldukça dik bir yapıya sahip. Yükseltili bir alanda kurulmuş kent. Bu nedenle rahat giysiler ve spor ayakkabı önerilir. Burada yeme içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek bir tesis yok. Sadece soğuk su bulabilirsiniz. Buna da şükür!
Evet tüm bu koşullar altında Metropolis siz ziyaretçilerini bekliyor!