Bize çok yakın, ama bizden değil gibi… Elbet ortak noktalarımız var, yaşayıp görmeli!
Yeşil bir denizde gidiyorum olabildiğince… Etrafımda çamlar, akasyalar, çınarlar alabildiğince!
Kuşların sesi ve lastiklerin hışırtısı kulaklarımda… Yol; dar mı, dar! İki araç zor geçer; varsın olsun. Ben de mutlu, araba da! Motor sesinden anlarım!
Nereye mi? Pek kimsenin gitmediği bir yere; bu kez, Bulgar’a! Rotamız Burgas… Hayırlısı…
Bulgaristan mı? Hadi canım nereden çıktı, ne alaka? diyenleri duyar gibiyim… Haklılar, ben de aynı görüşte idim… Bu kadar gezen ben, yanı başımızda ki komşumuzu, Bulgaristan’ı hep atlamışım… Yanılmışım dostlar… Bulgaristan’ı atlamışım, yazık etmişim! Hiç ummadığım kadar güzel, ucuz ve keyifli…
Biz Burgas’a dönelim yine; keyif alın… Bulgaristan’ın 4 büyük kentinden biri olan Burgas, bizim Kırklareli’nin komşusu… Evet, o anlattığım güzel yollardan geçip, sınır; Dereköy… Sadece 85 km sonra Burgas’dayız… Havalimanı elbette var ama, ülkemizden kolay ulaşım karadan… Pek çok otobüs firmasının düzenli seferleri var… Ama kara ulaşımının sıkıntıları da yok değil… Buradan giderken, Bulgar sınırına girdiğinizde tüm eşyalar didik didik aranıyor. Otobüslerde durum daha da fena; 50 kişinin bavulları tek tek indiriliyor! Dönerken de tam tersi. Bulgar bakmıyor, bizimkiler ise tek tek xray’dan geçiriyor… Neyse bunlar keyfinizi kaçırmasın.
Burgas; güzel bir yer… Yaklaşık 250 bin nüfuslu kent, ülkenin en büyük kargo limanı… Turizm şüphesiz ikinci en büyük gelir… Zira plajlar görülmeye değer. Karadeniz’de öyle mi? Aynen öyle Karadeniz de…
Tarih mi? Elbette var; fazlasıyla… 2019 Avrupa Kültür Başkenti adayı, nasıl olunur yoksa?
1367den, 1878 Osmanlı- Rus savaşına dek; burası Türk hakimiyetinde… Sonra Bulgar Prensliği ve 1908 den sonra ise, bağımsız Bulgaristan’ın en önemli kentlerinden…
Evet; Burgas güzel gerçekten… Genelde yeşil bir coğrafya, keyifli binalar, güzel parklar müthiş plajlar, ötesinde iyi yemek, iyi şarap… Her şeyden öte, gülümseyen insanlar… Trafikte saygılı, az olan Türkçeleri ile size yardımcı; ama batılı! Kısaca özel… Ben, bulmayı beklediğimden çok fazlasına tanık oldum. Hani geçmişte var olan söylentilerde var ya; mafya, uyuşturucu, hırsızlık, bela. Kaldığım süre içince asla en ufak bir olaya rastlamadım, Burgas’ da… Tam tersine gecenin çok geç saatlerinde, genç kızlar tek başlarına sokaklarda son derece özgür, aileler ise bir o kadar güvenli…
Hadi biraz tarihsel ve turistik yerlere göz atalım beraberce… Geziler; Aleksandrovska’ da pusuladan başlıyor burada… Bu cadde, buranın kalbi adeta… Her yönünde, her tarafında sizi kendisine bağlayacak mekanların adeta kapısı durumunda. Pusula yani HUB! (onlar öyle diyor) heykeltraş Radostin Damaskov yapımı… Kent 0 noktasında bu pusulada ve her yöne hareket buradan… Hadi bakalım…
Öncelikle küçük bir kent olduğundan yürüyün bence, gerekirse taksi, otobüs var tabi. Taksiler ucuz bize göre aslında. Bulgaristan, zaten ucuz bize göre… Konudan konuya geçtik ama, iki kişi içkili sağlam bir akşam yemeğini, yarı fiyatına yiyebilirsiniz; Burgas da; ülkemize göre (İstanbul ölçülerinde).
Ulaşımdan geldik; nefis bir tren garı ve hemen etrafında otobüs terminalleri… Şehrin göbeğinde… Tren garı mutlak fotoğraflanmalı… Gerçekten şık bir bina… E, fotoğraf deyince de dönelim tarihsele; etnoğrafya ve arkeoloji müzesi kesin görülecek ve mutlak çekilecek… Parmaklar deklanşörden ayrılmıyor; devam ediyoruz… Methodius katedrali, tabi ki Petko Zadgorski sanat galerisi. Eğer zaman varsa; St. Anastasia adası!!! Uzaktan fotoğrafı bile güzel; yaşayın… Hadi saat meydanına geçelim. Burası ne demeyin, buluşma yeri ve bir sonraki günün programının yapıldığı yer… Bogoridi ve Aleksandrovska caddeleri kesişiminde adeta bir anıt!
Botanik bahçesi kıvamındaki parklar, denizle bütünleşirse, al sana müthiş planlar, ama daha ötesi zevk!
Karadeniz kıyısı olmasına rağmen hemen hiç kar yağmaması, ısının çok düşmemesi ama bitki kültürünün yükselmesi, son dalga ekolojik değişimlerden çok fazla zarar görmemesi, belki de buranın şansı… Ama daha ne kadar sürer bu şans, bilinmez.
Dostlar; Burgas burası… Lezzetler de keyifli… İnanılmaz köfteler yedik dersem? Evet bazıları Kırklareli’ nden göçen bir ailenin bize lütfu… Ama diğerleri… Neyse, lezzetler fena… Salt et değil tabi… Şık deniz ürünlerinden de tattık epeyce… Sunumlar çok başarılı, leziz şaraplar eşliğinde…
Burgas’ı anlatmaya devam… Enfes plajlarda (Central beach veya North beach gibi) gün batımında şık planlar çekebilir, aynı zamanda lezzetlere tanıklık edebilirsiniz.
Eğlence hayatı nasıl diyenler var? Bunun için yakındaki sunny beach ve civarına gitmeli… Kumar tutkunlarını da mutlu edecek bu çaba, sizi köpük banyolu partilerden, neredeyse 24 saat giden bir eğlence trenine bindirecek! Ama dikkat; aşırıya kaçmayalım… Peki, buralarda ki içki kültürü? Yerel biralar hoş. Şarapçılıkta hiç fena değil, Bulgaristan’ın bu bölgelerinde… Ben keyif aldım… Umarım siz de… Tüm bu aşamada, genelde sosyal, eğitimli, yemeyi içmeyi bilen, güleç yüzlü insanlarla bir arada olacaksınız. Veee ucuza; tabi ülkemize göre…
Gitmeden Leva temin edenler şanslı olur. Ama orada da döviz bürolarından da alabilirsiniz. Ödemeler Leva ile unutmayın…
Geçmişte iki ülke arasında yaşanan gerginlikler, göçlere zorlamalar tabi ki unutulamaz… Ancak günümüzde hepsine sünger çekilmiş durumda… Aşılmış yani.
Farklı bir coğrafya, ilginç bir deniz, tadılası bir mutfak… Bence deneyin!