İstanbul’da kültürün adresi, çok sesliliğin merkezi;

ARNAVUTKÖY.

Bin beş yüz yıllık bir tarih!

‘Melekler köyü’denmiş yıllar önce. Sokaklarında dolaşıp, çekim yapıyoruz. Her köşeyi dönüşte, başka güzellikler karşılıyor bizi. Rengarenk boyanmış şık evler; göz alıcı! Bu arada pek çok eski ev, tadilatta ya da bitirilmek üzere; çok sevindirici. 1900’lü yıllar yanında, 1800’lere hatta 1700’lere tarihlenenler var içlerinde. 1500 yıllık bir semt burası; Arnavutköy.

İstanbul turlarımız ara ara sürecek; bu gizli kalmış cennetlere uğrayıp, irdeleyeceğiz. ‘Melekler köyü’denmesine açıklık getirelim. Şu an var olmayan ‘Ayios Mihael Kilisesi’,baş melek Mihael’e adandığı için ‘Melek’oradan geliyor. Baş meleğe ait olduğu söylenen bir ikona da bu kilisedeymiş. İleride anlatacağımız, günümüzde ayakta olan ‘Taksiarhis Kilisesi’nin şu anki arazisi üzerinde olduğunu savunan var, başka yerde diyen var her neyse günümüzde yok.

Semtin ismi bundan dolayı bir ara, ‘Mihaillion’ olarak da anılmış. Bazı kaynaklar ise, Melekler köyü ile ‘Horasmota’ ismini bağdaştırmış. Bir süre de bu isim kullanılmış semtte. Zaman içinde adı çok fazla değişmiş.

Mesela ilkçağlardan başlayalım. ‘Hestai’ olarak bir isimle tarih sahnesinde yer almaya başlıyor, Arnavutköy. Bunu ‘Estia’ olarak söyleyenler olduğu gibi; ‘Estre’olarak adlandıran kaynaklar da var. O zamanlar var olan yakındaki kireç ocaklarından dolayı bu isme ya da isimlere işaret ediliyor. Rumca ‘Hestia’ Ocak demek ama, aile ocağı gibi. ‘Hestai’ derken bir karışıklık mı oldu, neyse?

Burası bir Rum köyü o zamanlar. Sonradan da Rumların ağırlıkta olduğu bir semt. Ben semtte, ‘Eczacı Sabat’ın, ‘Büfeci Ligor’un, ‘Tuhafiyeci Paraskeva’nın hikayelerinin peşindeyim. Arnavutköy onlarla var olmuş yıllarca. ‘Dr. Ziver bey’ya da ‘Kavafyan efendi’. Hepsinin hikayesi var. Semtin ünlülerinden, ışıklar üzerinde olsun büyük sanatçı ‘Tuncel Kurtiz’in gençlik penceresinden de bakacağız.

Bulgar Muhallebici ‘Tripo’nun dükkanı; buluşma noktasıymış. Randevular buraya ayarlanırmış. Sahilde ‘Toros’un meyhanesi efsane. Olası, günümüzdeki balık lokantalarından biri. Kara Miço’nun eşinin yaptığı midyelerin lezzetini, uzun zaman başka yerde bulamamış, Tuncel Kurtiz. ‘Ama’diyor Usta; ‘Neşe Taverna da içmek bir başkaydı’.  Evet, meşhur Neşe Taverna. Lale Belkıs ve Sevim Tuna çeşit çeşit bikinileri ile endam ederlermiş deniz kıyısında. Daha kim bilir ne anılar, ne hikayeler?

Baharda, muhteşem erguvanların süslediği Arnavutköy; sahil tavernaları, lokantaları ile boğazda, Tarabya’dan sonra en gözde semtmiş. ‘Marko’nun ve ‘Todori’nin yemekli gazinoları; efsane deniyor.

Asılan çirozların, yapılan lakerdaların kuzeyli rüzgarlarla lezzet bulduğu günler; Arnavutköy’de. Tarihteki diğer isimlere de bakacağız ama, Arnavutköy neden denmiş buraya? Rumların ağırlıkta yaşadığı yere. Çeşitli söylemler var. Fatih’in fetih sonrası hisar, kale vs. inşası için getirttiği Arnavut asıllı ustaların bu semtte kaldıklarından ya da, toprakların Osmanlıya katılması sonrası gelenler olduğundan deniyor! 1300’lerin ortalarından itibaren Arnavutluk birkaç kez kazanılıp kaybedilmiş, ne zaman geldiler bilgi yok. Son söylemde, ‘Arnavut Kaldırımı’ sözünden yola çıkarak, Abdülmecit döneminde civar sokakların onarımı için gelen ustalardan dolayı bu ismin verildiği.

Tekrar bakalım, öncesinde kullanılan diğer isimlere semt için. 3. Y.Y.’da Roma Konsülü ‘Promotos’un buradaki evinden dolayı, bir ara ‘Promotu’, zaman içinde farklı yıllarda da ‘Anaplous’olarak anıldığı notları var. Ancak yakın tarihten farklı bir isim, uzun zaman kullanılmış ‘Mega Revma’ ya da ‘Megali Revmatu’. Anlamı; büyük akıntı.

Geldik, Akıntı Burnuna. Hemen semtin, denizle kesiştiği bir noktada. Karadeniz’den içeriye doğru doğal bir akıntı var. Bir fenerin de olduğu burnun ismi, buradan geliyor. 12 mil süratle akıyormuş ve bu bölgede derinlik 100 metre civarına çıkıyormuş. Uzun zaman denizcilere, balıkçılara ter döktüren bir yer. İşte büyük akıntı manasındaki ‘Mega Revma’, bundan dolayı semte isim olmuş yıllarca.

Rumlar dedik, Rumca dedik; çoğunluk onlarda. Peki, başka kimler var? 17. Y.Y.’dan itibaren Musevi’lerin, 18.Y.Y.’dan itibaren Ermeni’lerin varlığı söz konusu. 19. Y.Y.’da da Karadenizli Rumlar; ‘Laz’ya da ‘Lazon’adı verilen topluluk geliyor.  

Üstad Orhan Türker’in, ‘Mega Revma’dan Arnavutköy’e kitabı’na bir parantez. Tuncel Kurtiz dışında semtin ünlülerine bir bakalım. Besteci Osman Nihat Akın, Şair Faruk Nafiz Çamlıbel, Tezer Özlü. Yakına gelirsek Kadir İnanır, Mustafa Sandal, Aşkın Nur Yengi. Dar, yokuşlu, merdivenli sokaklarda Nurseli İdiz ile karşılaşabilirsiniz, ya da Gazeteci İsmet Berkan ile.

Üzüm bağlarından çilek tarlalarına; kah kiraz ve incir ağaçlarına, Arnavutköy’de meyve kokusu eksik olmazmış. Üzüm bağları Bizans’a kadar gidiyor. İncir, kiraz ve çilek çok daha yeni. ‘İpsilante’ailesi, uzun yıllar mis kokulu çilekleri üretip pazarlamışlar. 1960’lara kadar da sürmüş bu güzellik. Sonra o da yenik düşmüş, kentleşmeye.

Ortaköy ile Bebek arasında, boğazın en güzel noktalarından biri, İstanbul’da. Karşısı da güzel ama, Vaniköy, Kandilli şiir gibidir. Ayakta kalmış ‘Art nouveau’ binaların, özellikle sahil boyu görüntüsü fotoğraflık. İyi ki varlar. Pek çok film ve diziye de semt olan Arnavutköy, aslında izleri günümüzde de sürmekte olan bir eğlence semti olarak da anılır olmuş. Bir ara ‘Küçük Beyoğlu’olarak tanımlanmış, Pera eğlencelerinin bir bölümünün buraya kayması ile.

Ulaşım, çok kolay buraya. Beşiktaş ve Sarıyer istikametinden gelen toplu taşıma araçları, ideal.  Hemen yukarısı, Etiler ve Akatlar’a denk geldiğinden, oradan da ulaşım mümkün. Araçla gelinirse park sorunu yaşanabilir.

18. ve 19. Y.Y.’larda, pek çok önemli yangın yaşanmış semtte ve her biri kültür olan çok sayıda ki bina kül olmuş. Buranın, özellikle kuzeyli ve gündoğusu rüzgarlarına açık olmasının, yangınların kısa sürede büyümesinde etkin olduğu belirtiliyor. Zamanla, Osmanlı erkanının da yazlık ve kışlık evlerinin buralarda yapılması ile dönüşüm hızlanmış ve Arnavutköy basit bir balıkçı köyünden şık bir sayfiye semtine evrilmiş. Yıllar içinde Amerikan tarzı bir eğitimin öngörülmesi ile Robert Kolej ve Amerikan Kız Kolejinin semtte varlığı, batılı kültürün artmasında etken.

Eskiye gidelim yine; 1950’lere dek açık kalan ‘İskele Gazinosu’nda bir kahve içmeyi istemez miydiniz? Taverna müziğinin ilk sanatçısı ‘Yorgo Vapuridis’ile doğduğu semti konuşmayı? Balık üstadı ‘Adem Usta’dan lezzet sırlarını, ‘Amerika’lı Linda’ile ‘Deli kızın yeri’ni tanımayı, ‘Bahar Pastanesi’ni… Keşke yaşayabilseydik; olmadı!

Balkon ve verendalarda geçen bir yaşam. Gözler iskelede; eşya da oradan gelir, yaren de! Semt; denizden bağlıdır kente. Sonrasında karayolu etkin olsa da, deniz her daim önemli burası için.

Tabi su da! Ayazmalar öne çıkar Rum toplumunda. Burada da kutsal sular çok fazla. Ayia Kiryaki, Ayia Eleni, Ayia Marina, Ayia Triada, Ayios İoannis, Ayios Konstantinos, Ayia Paraskevi, Ayia Fotini, Ayios Onufrios…

Ana caddenin hemen arkasında, ‘Taksiarhis’e yolumuz düşer. Rum Ortodoks Kilisesi. Yine, yıkılanın üzerine inşa; 1894. Daha önce anlattığımız gibi, ‘Mihael Kilisesi’, bazı kaynaklarda burada gözüküyor. Acayip bir zaman farkı var; neyse. 1899’da, ‘Konstantinos Muzuros Paşa’, ‘Osmanlı’da vezir’buralarda aileye ait araziler var! Abdülhamit dönemi. O’nun önayak olması ile bugün görülen yapı inşa ediliyor. Elli’den fazla ikona ile dikkat çeken kilise; 6-7 Eylül olaylarında ciddi zarar görmüş.

1923’den itibaren farklı tarihlerde gayrimüslimler buraları terk etmiş. Demografik değişimler söz konusu. Mesela, sözünü ettiğimiz o meyveleri toplamak için her yıl gelen mevsimlik işçilerin bir bölümü daimi olarak yaşamaya başlamışlar.

Asadur Zovikoğlu’na bir parantez açalım. 1920’lerde, aynı ismi taşıyan dedesinin başlattığı kahve işini, 1959’da babası Apraham’dan devralıp, kırk yıl sürdüren semtin ünlü kahve üstadı. Yokluk yılları malum; mis gibi kokan kahve dükkanında, semtin ihtiyacını gidermek için, su da satmış, kömür de, defter kitapta!

Arnavutköy’deki başka bir kutsal yapı da, 19. Y.Y.’a tarihli ‘Profitis İlias Rum Ortodoks Kilisesi’. Hz. İlyas’a adanmış.

Bir ilginç not; 1800’lerin ortalarına tarihlenen ‘Tevkifiye Cami’, semtte Müslüman yokken yapılmış. Bu bana çok mantıklı gelmedi. 2. Mahmut dönemi! Hemen yanında da ‘Süslü Karakol’.

Semt civarındaki ünlü yapılardan örnekler verelim. ‘Ayvaz Paşazade Yalısı’. 1919’da kül olmuş. 1980’de aslına uygun yeniden yapılmış. Benzer bir hikaye, ‘İzzetabad Kasrı’ için de söz konusu. İlk temelin 1791’de atıldığı bina, zaman zaman yenilenmiş, yıkılmış, yanmış, 1992’de aslına uygun yeniden inşa. Kimilerine göre 1820, kimilerine göre 1830 tarihli ‘Kırmızı Yalı’, ünlü Arkeolog Halet Çambel’e aileden miras. O’da Boğaziçi Üniversite’sine bağışlamış ‘Işıklarda uyusun’. Aynı dileklerimiz eşi dünyaca ünlü Mimar Nail Çakırhan için de! Arnavutköy’de bazı tarihsel yapıların yenilenmesinde emekleri var.

İstanbul’un bir muhteşem semtini daha gezdik. Fotoğraf makineniz elden düşmeyecek. Müthiş keyifle gezeceksiniz. Günün sonunu, Arnavutköy ile özdeşleşmiş nefis restaurantlardan bir tanesinde, püfür püfür esen Akıntı Burnuna karşı bitirin. Ve bence bir sonraki geziniz için bizi takip edin!