Dünyanın en büyük kıtasının bittiği yer! Asya’nın batıdaki sonu…

BABAKALE

Kalesi de, evleri de, lezzetleri de bir başka! Ve tabi bıçakları!
Renk renk boyanmış evlerin, bahçelerin, avluların kapılarında; farklı biçimlerde örülmüş uzun ipleri fark ettim ilkin!

Bunlar da rengarenk! Kapı tokmağına veya kilide sarılmışlar. Kimileri uzun, bazısı kısa, birkaçı sarkıyor; ama dikkat çekiyor!

 

Renkli ipe düğüm atılmamışsa, veya alta doğru sarkıyorsa evin sahibi içeride! İpte tek bir düğüm varsa, ev sahibi yakınlarda bir yerlerde ve kısa zaman sonra gelecek! Eğer ip sağlam bir düğümle sarılmışsa, evin sahibi çok uzaklarda ve ne zaman döneceği meçhul?

Tamamen güvene dayalı bir gelenek.

Ev sahibi; içeride veya dışarıdaki durumuna ilişkin, kapısına gelene bilgi veriyor, iplere attığı düğümler ile!

‘Babakale’ burası; ülkemizin ve tabi Asya kıtasının en batısı! Buraya gelen ziyaretçilere, Asya’nın en batısını gördükleri için bir sertifika veriliyor. Avrupa kıtasının en batısında da benzer bir uygulama varmış! Portekiz de; ‘Copa da Roca’da…

Çanakkale’deyiz; güzel coğrafya. Döne döne inen, bazen çıkan, daracık virajlı yollardan geçerek gelinir Babakale’ye! Ziyaretçiler, genelde günü birlik düşünür burayı; zira yarım günde gezebilirsiniz! Ama köyün eskilerinden birilerini bulunca, sohbet bitmiyor, saatler akıyor, benden söylemesi!

Konaklamak için bir iki pansiyon var ama yeterli değil. Babakale ziyaretçileri kalacaklarsa, köye çok yakın olan ‘Akliman’ı tercih edecekler. Buraya gelmeden birkaç kilometre geride, denize doğru inen bir yolla ulaşılır. Butik otel ve pansiyonlar var. Sayıca az tabi. Sular şahane ama; denizle buluşmak için!

Babakale’nin içinden denize girilmiyor. Ya Akliman tercih edilecek, ya da Babakale mendireğinin arkasındaki plaj kullanılacak.

Fakat burası salt yazın gelinecek bir yer değil. Kışında nefis! 

Karşıda ‘Midilli’ uzanıyor boylu boyunca! Uzo yok belki ama, rakı kadehleri kalkıyor Lesvos’a!

Aslında buraya tekne ile gelmeli. Kah bu limanda kalmalı, kah karşıda!

Babakale limanında 150 civarı irili ufaklı tekne barınabilir. İç derinlik 2-8 metre arası. Limanın girişindeki çakar dikkatinizi çekecek. Ama asıl tarihi çakar; yukarıda, surların üzerinde!

Limanı, ‘Su Ürünleri Kooperatifi’ işletiyor! Ağırlık, doğal olarak balıkçı teknelerinde. Mendirek  içinde tonoz sistemi yok.

Demir atılıp kıçtankara olunacak! Yardım edecek palamar botu yoktur muhtemelen? ‘Cıvadra’dan geçerek biri bağlayacak kıç halatlarını, ya da yan teknelerden yardım istenecek?

Motoryatçılara bu işler zulüm gelir! Ama biz geleneksel tekneciler alışığız. Yeter ki sonu keyif olsun?

Babakale, Gülpınar’ın bir yerleşimi, uzaklık 11 km. Ayvacık ilçesi 41 km. Ezine 58, Çanakkale merkez ise 111 km.

Assos’da çok yakın buraya; konaklamak ya da yeme içme için bir seçenek olabilir?

Bölge tarih sahnesinde ‘Lekton’ ya da ‘Lektos’ olarak biliniyor. Bir bilgiye göre ise ‘Lexton’! Anlamı; ‘rüzgarlı burun’. Gerçekten de, kaptanları epeyce yoracak sert denizler kaldırır buralar!

1500’lere tarihli ‘Kitab-ı Bahriye’de Piri Reis söz etmiş! Öncesinde Homeros’un ‘Ilyada’sında ve Strabon’un ‘Geographika’sında da adı geçiyor bölgenin.

Babakale’de yaşam, hep denizle var olmuş. Aslında Bababurnu burası!

1700’lerde buralardan geçen 3. Ahmet fırtınaya yakalanır. Ve bu limana sığınır. Yerli halka misafir olur, dertlerini dinler. Halk dıştan gelen tehlikeli saldırılara karşı şikayetçidir! Bunu dikkate alan padişah, beldeye bir kale yapılmasına hükmeder.

Kalenin inşası ile beraber Bababurnu; ‘Babakale’ olur!

Dikdörtgen planlı yapı, yaklaşık 3,5 dönüme hakim. Kesme taşlar, horasan harcı ile vücut bulmuş kalede. Tabi çok az görülüyor bugün. 2007 sonrası ciddi bir tadilat görmüş. Eksiklerine rağmen günümüzde tüm görkemiyle ayakta.

Kale inşaatında mahkumlar çalışmış! O dönemde yoğun kullanımı karşılayacak kadar su bulunmuyormuş köyde! Aynı mahkumlar, yaklaşık 5 km. uzaktan bir su hattı çekerek, Babakale’yi bol su ile buluşturmuşlar! Köy içinde göreceğiniz pek çok çeşme dikkatinizi çekecek! Ödül olarak da, inşa sonrası tüm mahkumlar özgürlüğüne kavuşmuş!

10 adet topun konuşlandığı 4 burçlu bir yapıymış ilk zamanlarında; Babakale! Tam karşıda Midilli’nin Molivos kasabasındaki benzerine bakıyor! 

Çevrede yörükler zaten bilinir. Ancak Osmanlı döneminde,  Türkmen’lerin, Moğol’ların hatta Kazak’ların yerleştirildiği söylenir?

1600’lerin sonlarında hızlanan bölgesel etkinlik, 1700’lerin ortalarına dek sürmüş. Bu dönemlerde Osmanlı’daki idari sorunlar malum. Özellikle 1700’lerde ‘Patrona Halil’ isyanı elbette burayı da etkilemiş. Kalenin yapımı için görevlendirilen Kapta-ı Derya Kaymak Mustafa Paşa bu isyan sırasında idam edilmiş. O nedenle de inşa sekteye uğramış. Dönemin sadrazamı, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa. Kaymak Mustafa Paşa’nında kayınbabası!

‘Parga’lı İbrahim ile karıştırılır; aralarında yüzyıllar var ama! Ancak sonları birbirine benzer. ‘Nevşehirli’ de idam edilmiş! Hatta ne yazık ki cesedi isyancılara verilerek parçalanmış!

Kale bir şekilde bitirilir ve dikkat; bu Osmanlı İmparatorluğunun yaptığı son kaledir. Babakale’den sonra bir kale daha inşa edemez; Osmanlı!

Köyü ziyarete gittiğinizde ara sokaklara mutlaka dalın.

Son yıllarda çok keyifli taş evler yapılmaya başlandı. Sakinliği sessizliği, eşsiz doğası ile inanılmaz göç alan bir yer. Satılık bir karış yer yok neredeyse. 

Büyük kentlerden gelip, emeklilik yaşamını burada sürdürmek isteyenler çoğunlukta. Yapılaşma alanı belli. Eski araziler, içindeki virane yapılarla satın alınıp, bir malikaneye dönüşüyor!

Babakale; belki de yıllar sonra yeniden hayat buluyor.

Çanakkale ve civarında toprak çok bereketli, su ise boldur. Hayat fışkırır arazilerden. O nedenle buralar hep yeşildir. Doğal olarak Babakale’de nasibini almış. Köy içinde yerel otları, kekik ve suyunu, kaparinin en güzelini, şansınız varsa muhteşem kayakoru turşusunu ve tabi eşsiz balları satın alabilirsiniz.

Burada da kadınlar çalışıyor, üretiyor. Leziz limonataları, şeftali sularını onlar yapıyor. Sadece bu mu; elbette değil?  El yapımı eserler, seramik hediyelikler, taş boyamalar, tekstil ürünleri ve daha niceleri. Kadınlar pazarını mutlak dolaşın ve alışveriş yapın.

Üzüm ve zeytin zaten bölgenin özeli, doya doya yaşayın o ürünleri.

Ve akşam oldu. Midilli karşısında bir keyfi yaşamalı. Leziz bir akşama hazır olmalı. Çeşit çeşit balıklar, ara sıcaklar ve tabi zeytinyağlılar…

Ve Babakale’nin bir başka özelliği…

Balıkçılık, hayvancılık, tarım ve turizm buranın farklı geçim alanları. Peki daha eski zamanlarda nasıl yaşamış ahali?

Silah üreterek!

Özellikle kılıç. Ve devamında az da olsa madeni süs eşyacılığı.

Köy, uzun yıllar Osmanlı orduları için kılıç üretmiş.

Yüzyıllarca süren bu çaba, savaşların bitimi, Osmanlı’nın yıkılması ile değer kaybetmiş; kılıç ustaları bu kez bıçak yapımına yönelmişler. 

Maden ve mantık aynı; ebat değişmiş!  Önce güvenlik amaçlı, sonra kurbanlık, kasaplık, hediyelik, yemek takımı! İşler almış yürümüş. Nesilden nesile geçmesi gereken bir meslek olsa da, 18 atölyeden şu anda sadece 3 usta kalmış? Yüzlerce kişinin ekmek yediği iş kolu, ne yazık ki bugün usta bulamıyor! O nedenle de siparişler yetişmiyor. Altı ay sonraya gün veriliyor, iyi bir bıçak için.

Ürünler yurt dışından da talep ediliyor. Tek yapılıyor bıçak, bir benzeri yok. Elbette takım olarak isteyenlere, set halinde yapılıyor.

300 yıldan fazla geçmişe sahip bu gelenekte, eskiden Sicilya çeliği kullanılırmış.

Günümüzde Fransız ya da yerli çelik kullanılmakta. Bıçaklar 14 cm.’den 35 cm.’e dek değişik ebatlarda yapılıyor. Ve genel olarak ‘Kulaklı’ bıçaklar üretiliyor. Kavrayan elin en küçük parmağı alttaki kulağın içine sıkıştırılıyor. Amaç elden kaymayı önlemek!

Boynuzdan ve ağaçtan saplar, bıçağa ayrı bir değer katıyor. Deriden yapılan kılıflar ise son derece zarif!

Bıçağın yüzündeki kakma desenler, yapan ustanın imzasını taşıyan motiflerle şekilleniyor. Gerçekten şık! Babakale bıçağı, bu biçimde üretiliyor! Babadan oğula kalan miras bıçaklar var! Bunlara ‘yadigar’ adı veriliyor!

Çok kimsenin haberdar olmadığı bir yer! Ama farklı özellikleri ile farkedilmeyi bekliyor! Aslında bunu fazlasıyla da hak ediyor! Kuzey Ege’de çok başka bir destinasyon!

Buraya gelmek için özel araç şart. Ezine’den kalkan minibüsler de alternatif olabilir?

Sakin bir hafta sonu gezisi için ideal! Yaşatacakları ile çok anlatılacak bir destinasyon…