Güneş Bozcaada’nın sırtında batarken, muhteşem bir tablo oluşur. Uzun kumsalın devamında lacivert denizler ve güneşin su üzerinde titreşen ışıltıları vardır. Tam yaşanmalık anlar! Çok sürmez ama. Kızıllaşan güneş, adanın arkasından lacivert sulara gömülür bir anda! Veee; Bir başka sihir başlar ‘Dalyan’da…
‘Alacakaranlığın’ yolculuğu! Ortam ‘siyahlaşana’ dek sürer…
Minicik bir köy burası. İlk adı ‘Dalyan Obası’. Sonradan Dalyan olmuş. 1950’lerden bu yana köy statüsünde. Yaklaşık 600 kişilik yerel halka, son zamanlarda civarda yapılan siteler ve müstakil evlerde yaşayan kentliler katılmaya başladı.
Burası yazın cıvıl cıvıldır. Araç koyacak yer bulunmaz. Plajlar doludur. Köyün minik meydanı, çevreden gelen ziyaretçilerle taşar adeta! Hele hafta sonları, lokantalarda yer bulmak imkansızlaşır. Kışın ise sessizliğe bürünürdü! Artık öyle değil ama. Büyük kentlerden buraya göç edenler, özellikle emekliler kışında burada yaşamayı tercih etti ve köy, o ıssız kış günlerindeki sessizliğinden uzaklaşmaya başladı.
Konum olarak çok keyiflidir Dalyan.
Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı. Çanakkale’ye 54 km. İstanbul’a 465 km. mesafede. Dalyan’dan Ezine’ye iki farklı yolla gidilir. O nedenle mesafeler yola göre değişir. Ortalama 20 km. uzaklıkta diyelim.
Ve tabi Dalyan deyince hemen yakındaki ‘Geyikli’ beldesinden söz etmemek olmaz. Özellikle son dönemlerde burada çekilen filmler ve diziler ile fazlasıyla tanınır oldu. Dalyan yerleşiklerinin de ana ihtiyaçları, Geyikli’den sağlanır. 7 km. mesafe var, iki yerleşke arasında.
Geyikli ve Dalyan’dan açılmışken de, tabi söz ‘Odunluk’ iskelesine gelecek.
Hemen karşıdaki Bozcaada’ya, ilk ulaşımın yapıldığı iskele! Önce sadece yolcu taşıyan balıkçı tekneleri, zamanla birkaç araçta taşıyacak biçimde büyütülmüş ve uzun bir dönem Bozcaada’nın ana ulaşım iskelesi olmuş Odunluk. Yıllar içinde rüzgarlı havalarda buraya yanaşma güçlüğü, açık denizlere karşı korunaksız oluşu ve tabi Bozcaada’nın gelişen turizmine cevap verememesi üzerine yeni bir iskele yapılmasına karar verilmiş. Bugünde, Bozcaada ziyaretçilerini karşıya götüren feribotların kalktığı ‘Yükyeri İskelesi’.
Odunluk ise, hala yerel balıkçı teknelerine zaman zaman hizmet vermekte. Ama aslında çevresindeki özellikle yaz aylarında tıklım tıklım dolan cafe ve lokantaları ile ön plana çıkıyor.
Odunluk iskelesi civarında, iki üç adet irili ufaklı taş binalar görülür. Bunlar ‘palamut depoları’. Evet, iskelenin ilk yapılış amaçlarından biri de, buradan yapılan ‘palamut ticareti’. Balık sanmayın sakın. Zaten palamut, bu suların esas balığı değildir! ‘Meşe palamutu’. Etraftaki meşe ağaçlarının meyvesi. Palamutlar toplandıktan sonra bu binalarda depolanır, sonrasında da Odunluk iskelesinden teknelere yüklenerek değişik yerlere gönderilirmiş.
Bölge gerçekten keyifli. Odunluk’tan Dalyan’a doğru giderken hoş kampingler çıkacak yolunuzun üstüne. Plaj, lokanta ve bar olarak da hizmet veriyorlar. Konaklamanın yanında, yükseltili arazide alttaki denizin sesi de, görüntüsü de bir başka! Tabi karşıdaki Bozcaada manzarası eşliğinde tadılan lezzetler de!
Genelde genç turistin rağbet ettiği bu kampinglerde, özellikle son zamanlarda akşamları lokanta bölümünde daha olgun kesim de görülmeye başlandı. Olası civarda oturanlar ya da Geyikli otellerinin müşterileri.
Ve biz yine dönelim muhteşem Dalyan’a. Ülkemiz gerçekten sihirli. Pek çok kişi bu sihrin bir bölümünün farkında!
Köyün ana plajının hemen arkasına dolandığınızda bir su birikintisi görülecektir.
Yazın düşük olan seviye, kışın yağışlarla yükselir bir göl olur. Burası ‘Pembe göl’. Yılın belli dönemlerinde özellikle sonbaharda suyun rengi pembeye dönüşür. Mevsimsel etkilerin yanında, toprak yapısı ve zemin civarında fark edilecek tuz tabakalarının su ile etkileşiminin kimyasal reaksiyonu.
Şu yaşlı dünyamızda buna benzer ‘Pembe göl’ sadece sekiz adetmiş. Avustralya, Azerbaycan ve Avrupa’nın biri iki noktasında. Biri de burada, Dalyan’da! Acaba kaç yurttaş biliyor? Pembe göle ulaşmak üzere ana plajın üstlerine doğru çıkarken, sağda deniz kenarında ve denizin içinde sütun parçaları ve eski yontulmuş taş kütlelerinin izleri görülür! Burası antik liman!
O zaman başlasın tarih… Dalyan köyü ‘Alexandria Troas’ antik kentinin denizle buluştuğu yerin devamına kurulmuş. Ne yazık ki bu antik kentimiz de az bilinir! Evet bir ‘Efes’ ‘Miletos’ ya da ‘Priene’ değil ama bu kentin de çok başka özellikleri var.
Denizin içindeki kalıntılar, iki ayrı limanın varlığını ortaya koyuyor.
‘Alexandria Troas’ liman ticareti ile zengin olmuş. Bölgede devasa sütunlar yapılıp bu limandan dünyanın çeşitli yerlerine gönderilmiş.
Ve, buranın en önemli özelliği… Bizans döneminde, İmparatorluğun başkenti olarak düşünülmesi! Tüm hazırlıklar yapılmış ama ‘Konstantin’ son anda karar değiştirip, İstanbul’u başkent yapmış!
Kentte kazılar sürüyor. Buluntular son derece az ama, ulaşılan sıra dışı biri var ki; gerçekten özel! Anadolu coğrafyasında günümüze ulaşan en büyük hamam kompleksinden kalanlar. ‘Herodes Atticus’ hamamı. ‘Atticus’, Romalı bir senatör. Kentin su ihtiyacının karşılanması için İmparatorluk yönetimine başvurmuş. Başlayan çalışmalar bir türlü bitirilememiş. Ve ödenek de kesilmiş. Senatör bunun üzerine kalan işleri kendi parasal gücü ile tamamlatmış ve kent suya kavuşmuş. Bu nedenle de Alexandria Troas’daki hamam kompleksine onun adı verilmiş.
Dalyan’dan çıkıp ‘Gülpınar’ istikametine doğru yol alırken, köyden yaklaşık 500 metre ileride antik kentin forum alanı, nympheion ‘kutsal çeşme’ ve o ünlü hamam kompleksi ziyaret edilmeli. Ama ileride, çok daha ilginç tarihi eserler görülecek! Her iki taraftaki tarlalarda, zeytinliklerde lahitler, lahit kapakları, sur duvar parçaları, oturma elemanları size eşlik edecek yol boyu. Alexandria Troas’ın günümüze ulaşan parçalarından bazıları. Kim bilir artık özel arazi niteliğindeki bu yerlerde kazılar yapılsa, toprağın altından neler çıkar?
Antik kentin kazı ekibinin konuşlandığı ve eserleri toplayıp gözden geçirdiği merkez bina da, Dalyan köyünün içinde.
Bu yolun bitiminde, çevre yoluna bağlanırken sol tarafta ‘Kestanbol Kaplıcası’ göze çarpar!
Özel olarak işletilen kaplıca, 54-75 derece arası sıcaklıktaki sulara sahip. Florür, sodyum ve demir bileşenleri içerdiğinden şifalı. Pek çok hastalığa iyi geldiği düşünülüyor; yüz yıllardır!
Kestanbol kelime olarak neyi anımsatıyor? İstanbul… İmparatorluk başkentinin, İstanbul’a kaptırılması sonrasında, anı olsun diye ismin kullanıldığı rivayet.
Suyun kutsallığı ile ilgili de bir rivayet var. Bizans döneminde, burayı ziyaret eden ‘Aziz Paulos’un kaza geçirip ölen bir çocuğu, dua ederek bu kaplıca suları ile yıkayıp tekrar diriltesi yönünde?
Dalyan’daki iki, üç lokanta da eşsiz lezzetler tadılabilir. Mutfağın temeli elbette deniz ürünlerine dayanıyor. Mevsimine göre taptaze balıklara, şahane salatalar ve mezeler eşlik eder. Hiç beklemediğiniz tatlar bulabilirsiniz. Yaz mevsimi denize yakın lokantalar, özellikle hafta sonları öğlenden dolmaya başlar. Çevrede başkaca bir tesis olmadığından denize girenler, güneşlenenler ihtiyaçlarını bu lokantalardan karşılar.
Uzun ve geniş plaj, kapasite anlamında yeterli. Lacivert sular zaten tertemiz. Kuzey Ege olduğundan bazılarına serin gelebilir. Bayram gibi özel günlerde ise kısmen personel sıkıntısı, servisin gecikmesine neden olabilir. Tabi yer bulduysanız!
Minik köy meydanının hemen altında oldukça büyük bir balıkçı barınağı var.
Uzun bir mendireğe sahip. Liman diyelim hatta. Genelde balıkçı tekneleri demirdedir. İşte taptaze balıkları da onlar getirir. Bu arada, açık denize doğru derinlik uygun. Yüksek salmalı tekneler de bağlanabilir. Kısaca, tekne ile de gelmek olası Dalyan’a.
Burada konaklama köy içindeki iki, üç pansiyon ile sağlanıyor. Ya da, Geyikli istikametindeki otellerde. Mesafe uzak olmadığından ulaşım sorun olmaz.
Çanakkale ve civarı kutsal meyve zeytinin özel üretim bölgelerinden, ülkemizde. Doğal olarak Dalyan ve civarında da zeytinlikler oldukça fazla. Yerel halkın büyük bölümü, hatta son zamanlarda kentten göç edenler de sonbahardan kışa geçilirken büyük bir coşku yaşar. Zeytin hasadı…
Olgunlaşan meyveler toplanır, sıkılır yağı alınır. Ya da sofralık yapılır. Zeytin pek çok ailenin ana geçim kaynağı. O nedenle genelde arazi bakımları ihmal edilmez. Düşük asit oranı, rengi, aroması ve tabi olağanüstü lezzeti ile Dalyan zeytinyağı, ciddi bir ekonomik değer katar bölgeye.
Tarih fazlasıyla, doğal güzellikler alabildiğince, lezzetler şahane… İnsan başka ne ister ki bir yerden? Dalyan…