Marmara’nın göbeğinde; ’Uluabat’ın içinde…

GÖLYAZI

Bir sihirli yer!

Bursa’dan İzmir’e kara yolunda ilerlerken sol tarafınızda ‘Ulubat’ gölünü göreceksiniz. ‘Eski, bilinen yol’! Bu gölün kıyısında kurulmuş keyifli bir yerleşim var. ‘Gölyazı’…

Ana kara ile bağlantısının sonradan yapıldığı söyleniyor? Eğer zamanında burası da bir adaysa ‘Ulubat’ gölü üzerindeki diğer adalarla anılmalı? Zira ‘Gölyazı’ ve çevresinde yedi adet irili ufaklı ada var!

Özellikle hafta sonları yarım adanın her iki yanından kalkan tekneler ile bu adalara anlık ziyaretler mümkün.

‘Ulubat’ gölünün derinliği 5 metre civarında kıyılara yakın bölümlerde ve burası büyük havalar yapmadığından turlarda çalışan tekneler küçük! Ancak bir aile için uygun! 5-8 metre arasında.

Bu arada göl turlarının artması ile özellikle son dönemlerde daha büyük, daha görkemli tekneler görülmeye başlandı suyun üzerinde.

Bazı kaptanlar bayan; evet şaşırtmasın bu sizleri. Göreceksiniz zaten. Tayfa olarak çalışanlarda var. Ağ onaran, temizleyen, balık ayıklayanlar da ilgi çekiyor!

‘Ulubat’ gölü bir tatlı su balıkçılığı cenneti. Ve ‘Gölyazı’ bu işin merkezi.

Av’lar genelde o kadar bereketli ki, mezat ile satılıyor tutulan balıklar! Açık arttırma usulü…

‘Turna’, ‘sazan’, ‘feki’, ‘yayın’ gibi çeşitleri var balıkların!

‘Gölyazı’nın her iki yanındaki lokantalarda, bu keyifli lezzetler denenebilir.

Gölün kereviti de özel. Karidesin tatlı su çeşidi diyelim!

Güveçte yapılır, bazen de tereyağında. Eşsiz bir lezzet. Tabi doğru pişirilirse?

Peki adalarda ne var, özellikle hafta sonları bunca insan neden sıraya giriyor oraları görmek için? Öncelikle tarih. I.O. 183 ile 150 arasına uzanan geçmişe sahip bu bölge!

Tarihsel ismi ‘Apollonia Ad Rhyndacum’… ‘Rhyndacum’ kenarındaki ‘Apollonia’ manasında!

Anadolu’da pek çok kez rastlarız bu isme! Mitolojinin en önemli tanrılarından olan ‘Apollon’a adanan kentlere verilen isim!

‘Rhyndacum’ ya da ‘Rhyndakos’un bölgede ki bir nehrin adı olduğu düşünülüyor?

Elbette tektonik hareketler, yüz yıllar içinde coğrafyayı pek çok kez farklı biçimde değiştirmiş olabilir!

Bölgede; ‘Gölyazı’nın da içinde olduğu ‘Ulubat’ gölü ve civarında böyle bir nehir yok! Diğer yandan bu ismin yine Marmara kıyılarına yakın başka bir yerleşime ait olabileceği de düşünülüyor?

‘Gölyazı’nın adalarından söz etmiştik. ‘Bizans İmparatorluğu’ döneminde bir merkez halini alıyor bu adalar, dini anlamda!

O meşhur adalardan ‘Manastır’da mesela ‘Hagios Konstantinos’ dini merkezinin kalıntılarına rastlanır! ‘Alyos’ adası da çok önemli!

Diğer taraftan ‘Kız’ adasında bulunan ‘Apollon’ tapınağının kalıntıları, bir anlamda bölgenin ismini de açıklıyor!

Buralarda; su kemeri, kale kalıntıları, sur duvarları gibi tarihsel pek çok esere ulaşacaksınız ama kısmi!

‘Apollonia’ ile ilgili bir başka düşünce de; Bergama ‘Pergamon’ kralı ‘2. Attolos’un kraliçesi ‘Apollnonius’a atfettiği bir yerleşim olduğundan ismin bu biçimde kullanıldığına dair? Ama düşündürücü! Hatta ‘Miletos’un bir uzantısı olabileceği de söyleniyor? Mesafeler uzak, ama neden olmasın?

Osmanlı döneminde bölgeye ‘Apolyont’ dendiği bilgilerine rastlanmış.

Doğal bir sit alanı olan ‘Gölyazı’, İstanbul’a karayolu ile 190 km. uzaklıkta. Bursa’ya ise 40 km. civarında. Bursa İzmir karayoluna ise oldukça yakın.

‘Ulubatlı Hasan’ı unutmak mümkün mü? İstanbul’un alınışında 1453’de kale surlarına ilk sancağı diken ve sonrasında şehit olan kahraman. İşte o hikaye de burada yaşatılıyor. Göl ve çevresi ile.

Bu arada ‘Ulubat’ değil, ‘Uluabat’! Zaman içinde söylemlerde aradaki ‘a’ atılmış; ‘Uluabat’, ‘Ulubat’ olmuş!

Nefis ekmekler mis gibi kokuyor köyün girişinde, çünkü her şey doğal.

Doğal deyince zeytinyağını geçmeyelim. Enfes yağlar sıkılır buralarda, satın alabilirsiniz!

Peki başka yerel lezzetler var; tabi ki zeytin, mevsimine göre reçel ve turşu çeşitleri gibi!

Bir söylem; ne kadar doğru bilmiyorum; ‘napolyon kirazı’ olarak bildiğimiz o koyu kızıl etli meyvenin adının ‘Napolyon’dan değil ‘Apollon’dan geldiği? Ya da Apolyont!

Evet bölgede kiraz üretimi var. Ama bu denli ünlü olacak kadar mı düşündürücü? Diğer yandan ünlü komutan ‘Napolyon’un kiraz ile nasıl bir ilişkisi olabilir, o da ayrı bir konu?

‘Gölyazı’ ve çevresi bin bir çeşit kuşun da yaşam alanı. Özellikle ‘Ulubat’ gölü ve çevresinde. Burası leyleklerin de göç yollarından biri. Dönemsel olarak gidip gelirken, buralarda konakladıkları söylenir. Kuşların dışında daha yabanıl hayvanlara da ev sahipliği yapıyor ‘Gölyazı’ ve çevresi!

Tilki, kirpi ve domuz gibi…

‘Bithynia’ bayrağı altında yıllarca yaşadığı düşünülüyor buraların! Bir dönem ‘Kyzikos’a bağlandığı da ifade edilir. Hatta kimileri kenti onların kurduğuna inanıyor?

‘Gölyazı’nın özellikle ‘Bizans dönemi’ sonrası öneminin arttığı aşikar!

Devamında 1300’lerin sonlarına doğru ‘Osmanlı Beyliği’nin gelişimi ile paralel nüfus yapısında kimi farklılar görüyoruz. Ama tam egemenlikte de aslında burası, bir Rum köyü.

Çok sonraları Cumhuriyet dönemi ile beraber yaşanan mübadeleler neticesinde ‘Selanik’ten göç edenler var. Tabi buradan da gidenler…

‘Gölyazı’da o dönemlerde altı hatta yedi kilisenin varlığından söz ediliyor? Belki adalarda bulunanlar ile beraber. Ne yazık ki gerçekçi kanıt yok.

Mesela ‘Hagios Georgios’ kilisesi bunlardan biriymiş?

Günümüze ulaşmış tek mekan ise; ‘Aziz Pantelemion’.

Bugün belediyenin resterasyonu ile ayakta ve bir kültür merkezi olarak hizmet veriyor. Keşke diğerleri de yaşatabilseydi.

Bölgede sağlıklı kazılar yapılamadığından bilgiler net değil. Ama bir biçimde çıkan, bulunan kimi eserler ‘Bursa Arkeoloji Müzesi’nde görülebilir.

Osmanlı döneminde yapılan vakıf binaları onarılarak kullanıma açılmış. Mesela merkezde bayanların işlettiği bir cafe- rest çok keyifli.

Bina Osmanlı’nın son dönemlerine tarihli eski bir hamam! Kurnalar, mermer döşemeler aynen korunmuş. Şık bir bahçe içinde! Burada bir mola verilip güzel bir kahve içilmeli?

800 yaşına doğru yaklaşan ‘Ağlayan Çınar’, Gölyazı’nın özeli!

Tarihsel anlamda pek çok atıflarda bulunuluyor. Acaba hangisi gerçek? Zaman zaman ağaç gövdesinden akan sıvı bunun nedeni!

Ağaç ağlıyor lafı buradan çıkma! Devasa büyüklükte ve çıkan sıvılar altta bir su birikintisi oluşturmuş.

Gölyazı’ya gelen herkes burada mutlak fotoğraf çektirir.

Tatil dönemlerinde özellikle hafta sonları yarımadaya girmek imkansız!

Araç alınmıyor bence de çok doğru yapılıyor. Aracınızı hemen girişte sağ tarafta otoparka bırakıp köyü yayan keşfediyorsunuz. Ancak ‘Gölyazı’ya araçla gelmek lazım, ulaşım imkanı kısıtlı!

Bursa İzmir otoyolundan ayrılan yol, köye sizi ulaştırıyor. Yol gerçekten keyifli. Ana ayrımda tabelalar var, içerde de sizi yönlendirecek oklar…

Aracı köy girişinde bırakıp köyü yayan olarak keşfetmeye başladığınızda sokakları geçerken nefis hamur kokuları burunlarınızda olacak.

Köyün yengeleri, bacıları gözlemeleri vermiş ocağa; diğer yanda bazlamalar alt üst ediliyor! Bir curcunadır yemeye dair! E tabi bunlara nefis domatesler, salatalıklar, zeytinler, peynirler eşlik ediyor. İşte bu curcuna; bir lezzet şölenine dönüşüyor. Tadın derim…

Şüphesiz nefis çaylar da eşlik ediyor!  

Çarşı içinde ve devamında, ‘sevdiklere’ götürülecek minik objeler stantları süslüyor. Bir göz atın bence!

‘Gölyazı’ bir günden daha kısa sürede keşfedilir!

Bu sebeple gecelemeyi pek düşünmeyin. Kısıtlı sayıda pansiyon ihtiyaçlarınıza cevap veremeyebilir?

Son dönemlerde kimi dizi ve filmlerin çekildiği yer olarak da sosyal medyada çokça yer almış. Bu çaba köyün tanınması ve turizm ekonomisi adına katkı sağlamış.

Köyde yer alan Rum mimarisi ile ilişkili kimi evlerin tadilatı yapılmış, bazıları sürüyor. Ama tamirat isteyen çok yapı var!

Böylesi bir coğrafyanın yoğun biçimde tanıtılması lazım!

‘Bithinya’ dışında, ‘Nicomedia’ yani İzmit ve ‘Kios’ yani Gemlik kentlerinin de izi var deniyor? Ve devamında da 14.Y.Y.’da ‘Prusa’ Bursa ve ‘Apemea’ Mudanya’dan gelenlerin de yerleşimi söz konusu kimi kaynaklara göre! O zaman daha çok tanıtılmalı; bu denli zengin geçmişi ile?

Mesela köy ziyaretçileri arasında yabancı turist neredeyse yok! Neden acaba?

Diğer yandan merkez içinde konaklama ve yeme içme tesislerinin çoğalması ve çeşitlenmesi kesin şart!

‘Helenistik’ dönemin bu özel yerleşiminde kazılar sürüyor. ‘Zambaktepe’ye yaslanmış tiyatro ve stadium’da mesela. Bulunan az sayıda sikke, kentin önemini ortaya koyuyor!

Bursa’nın ‘Nilüfer’ ilçesi sınırlarında olan ‘Gölyazı’ gerçekten coğrafi olarak çok farklı ve emek harcanırsa bir turizm merkezi olabilecek düzeyde!