Kilise, cami, müze! Çok başka bir yer;
KARİYE
Hiç beklemediğim ilginçliklerle karşılaşıyorum. Düşünülesi detaylar var. Kimileri hiç görülmemiş, bazıları dile getirilmiş. Hep beraber bakacağız. Bir gerçek; gizem var!
Kariye Müzesi. Cami olarak bilenler de var. ‘Kilise Camisi’, ‘Kenise Camisi’, ‘Kahriye’, zamanla da ‘Kariye’. Aslı ne peki? ‘Khora’. Kent dışı, kırsal bölge anlamında. İlginç hikaye, belki de bu isim ile başlıyor. İleride söz edeceğiz.
Büyük bir kesim, yapının ‘Konstantinos’un o heybetli surlarının dışına inşa edildiğinden bu ismi taşıdığı görüşünde. ‘Khora Kilisesi’.
Bugün, Kariye’yi gezeceğiz ama detaylı bakarak! Fatih ilçesi, İstanbul’da pek çok eski yapıya ev sahipliği yapar. İstanbul’un eski ana merkezinin uzantıları. İlçeye ait ‘Edirnekapı’dayız. Ana caddenin hemen altında, yürüyerek ulaşılır, Kariye’ye!
Işıklarda uyusun, Çelik Gülersoy üstadımız ve TURİNG’in, kent de pek çok anıtsal semt ve yapıda imzaları vardır, burada da var! Müze ve civarının yenilenmesi, eski yapıların aslına uygun tadili. Adeta, mahallenin yeniden yaratılması. Çelik Gülersoy ve ekibinin mucize dokunuşları. Huzurla uyusun, emeklerine sağlık.
Kariye ile ilgili bilinen yaklaşım, 536’da, ‘İmparator Justinianus’ döneminin inşası. Ama ilk yapı değil bu. Öncesinde bir pagan tapınağı var. 3.Y.Y.’da İznik’de müritleri ile öldürülen ‘Aziz Babylas’ın bir asır sonra, onlardan kalan röliklerin (kemik, eşya vs.) buraya getirilip gömülmesi, yapıyı kutsal bir hale taşıyor. Uzun zaman da, kullanım dışı!
Kariye, günümüzdeki hale gelene dek, yüzyıllar içinde sayısız kez yıkılıyor, yapılıyor, yenileniyor, genişletiliyor vs. Uzun zamanlar da, harabe olarak kaderine terk ediliyor. Kayıtlarda olanlar sınırlı, eminim kayıtsızlar çok daha fazla.
Bugünkü; ‘Metokhites’in ön ayak olup, büyük çaba harcadığı yapı!
Peki Kariye neden önemli? Neden mutlak görülmeli? Kutsallık; her toplum, topluluk için özel. Pagan’dan, Roma’ya, Bizans’a ve Osmanlı’ya! Burası da kutsal. Başka nedenler de var ama biz özelinde; ‘fresco’ ve ‘mozaik’lerin getirdiği kutsallığa bakacağız.
Bizans süsleme sanatının iki kolu. Mozaik, fresco’ya göre daha pahalı, emek ve zaman isteyen, ustası daha az bir resimleme, süsleme sanatı. Nedir peki?
Değişik boyutlarda kesilmiş, dövülmüş, üretilmiş ya da bulunmuş, farklı renklerdeki mermer, taş, çini, cam gibi malzemenin, bir yüzeye uygulanmış ıslak sıva ‘alçı gibi’ üzerine yapıştırılıp, bir form verilmesi, böylelikle bir modelin, tasvirin veya resmin oluşturulması.
Yapıştırılan malzeme, alttaki sıva ile beraber kuruyup, yüzyıllarca bozulmadan kalabilen bir görüntü ortaya koyuyor. Peki, fresco ne? Kuru olanı; belli yüzeye uygulanan bir boyama. Bildiğimiz resim.
Sulu fresco ise; yine ıslak bir sıva üzerine suda eriyik haldeki boyanın, kalın kıllı fırçalarla tatbiki sonucu bir resmin, tasvirin oluşturulması. Burada da boya, alttaki sıva ile birlikte kuruyarak, uzun yıllar dayanan bir durum ortaya koyuyor.
Bu sanatları; İstanbul’da Aya Sofya’da, Aya İrini’de ve burada Kariye’de görmek mümkün. Kariye’deki bu güzelliğin, günümüzde hayranlıkla izlenmesi; ‘Metokhites’ ile gerçekleşmiş. Saraya yakın üst düzey bir bürokrat; bugünkü tabirle. Kızı da, bir anlamda sarayın gelini! Yüksek yetkilerle donatılmış Metokhites, aynı zamanda bağnaz olmayan, iyi bir Hristiyan.
1204-61’e tarihlenen 4.Haçlı Seferi ‘Latin işgali’, Constantinos’daki değerli eserlerin yağmalanması, büyük bölümünün Vatikan’a götürülmesi sürecini de kapsar. Elbette, Khora Manastır’ı da, nasibini alır! Bu arada yıkıcı depremlere de maruz kalır. 1300’lere gelindiğinde, bitik durumdaki Khora’yı ayağa kaldırmaya başlar; Metokhites! Konu ile ilgili net buluntular olmasa da yapının tadilatının yanı sıra, görkemli bir kitaplık kurar burada. Zaman içinde bir eğitim merkezi haline de gelir. Mozaik ve sonrasında fresco’ların yapımının yanında, mermer sanatı da unutulmaz. Zemin ve duvar süslemelerinde kullanılan mermerler, Marmara ‘Marmaron ya da Marmor’ adasından ve Eğriboz ‘Evia’ adasından getirilir. Beyaz, gri damarlı, sarı, bordo damarlı renklerde, Khora’da kullanılır, bugün bile şık gözükür! Tüm bu yenileme çalışmalarının 1321’de tamamlandığı belirtiliyor!
Şimdi gelelim Kariye’nin çok ilginç mozaik ve fresco’larına! Gizemli detaylar, belki de mesajlar var. Metokhites’in kendisinin resmedildiği mozaik ile başlayalım. Metokhites, yapının maketini İsa’ya sunuyor, bu mozaikde. Burada, başında kavuk ve sırtında kaftan ile yer almakta? Osmanlı giyim şekli. Ve fetih tarihine, daha yüz yıldan fazla var! Tamam, o zamanlarda kentte Türk soyundan kişiler var, onların giyim şekli bilinebilir. Ama kaftan ve kavuk, Osmanlı ile özdeş! Ayrıca iyi bir Hristiyan olan Metokhites, neden böyle gözükmek istemiş olabilir?
Çok net algılanamıyor ama bir mozaik’de, ‘ön planda küplerin olduğu’, yerel değil, farklı bir kültürün ‘Arapça ya da Aramice belki’ diline ait rakkamlar ile bir tarih yazıldığı söyleniyor? Acaba 1453’mü?
Devam edelim, hemen her kilise de, İsa’nın çarmıha gerildiği an, resmedilir; burada yok! Neden? Daha ilginci; Meryem’in doğumundan, ölümüne, hatta atalarına dek resmedildiği kronolojik elli’den fazla mozaik var; Kariye’de! Kabul gören dört İncil’de ve dolayısı ile hiçbir kilise de görülmeyen bu durum, nasıl açıklanabilir?
Son olarak yine bir söyleme göre; bir mermer plakada, asırlarca önce yaşamış bir hayvan figürünün fosil izlerinin yer aldığı belirtiliyor. Belki daha da var! İlginç değil mi?
1945’de Bakanlar Kurulu kararı ile müze! Ama öncesinde?
Fatih’in fethi ile beraber hiçbir girişimin olmadığı Kariye; nedense 2. Beyazıt döneminde camiye dönüştürülüyor. Yıl; 1511. Sadrazam Atik Ali Paşa’nın ‘Hadım Ali’tasarrufu. Yanına bir de medrese inşa ettiriyor. Bu dönem ilginç; Bizans eserleri, özellikle bakıma ihtiyaç duyanlar ele alınıyor. Çan kulesi yerine bir minare dikiliyor ve tüm mozaik ve fresco’lar ince bir sıva ile kapatılıyor. Çok sonraları, 1746’da Kızlarağası Hacı Beşir Paşa, hemen yana bir mektep ve aşevi yaptırıyor.
Günümüzde yer almıyor bu sonradan yapılanlar. Şu anki minare de orijinal değil. Zaman içinde yıkılmış ve çok sonraları yenilenmiş!
Kariye’nin yıllar içinde defalarca onarım gördüğünden, tadilatlarından söz ettik. Kayda geçen iki tanesi ön planda. ‘Komnenoslar dönemi’, 11.Y.Y. ‘1. Aleksios Komnenos’un kayınvalidesi ‘Maria Dukaina’ tarafından bir inşa söz konusu. Bazı kaynaklarda 1120’lerde ise ‘Isaakios Komnenos’un farklı bir stilde yenileme çalışması var. Bir farklı yapılaşma daha var, Kariye’ye dair, ancak bir tahmin ya da söylenti deniyor. O nedenle buraya almıyorum.
‘İkonaklast’ dönemde (711-843) ciddi biçimde talan edilen yapı, peki neden 1100’lere gelindiğinde önem kazanıp yenilenmeye başlıyor. Ve devamında, bazı aralar olsa da; 11, 12 ve 14.Y.Y.’larda yenilemeler var. 11.Y.Y.’a geri dönersek, ‘Büyük Saray’ın terk edilip, Edirnekapı civarında olan ‘günümüzde olmayan’ Blakhernai Sarayı’nın kullanılmaya başlanması, imparatorluk aile fertlerinin ve yakınlarının dinsel tören ve ayinleri için Khora Manastırı’nı gerekli kılmış! Bu da yapının önemini arttırmış.
Bir diğer önem Kariye için; tabi benzer yapılar için de, Aziz’lerin mezarlarının olduğu yapılar, Hristiyanlar için bir tür hac merkezi. Bu tip yapılara, hacı olmak adına ziyarete gelenler var. Kariye de bunlardan! Tabi camiye dönüştürülürken, tüm lahitler kaldırılmış!
Evet, yıllarca cami olarak kalan yapıda, muhteşem eserler bir sıva ile gizlenmiş, ta ki 1875-76’ya dek. İstanbul’lu Rum bir mimar, ‘P.Kuppas’ kabaca da olsa yaptığı çalışmalarla, mozaik ve fresko’ları gün yüzüne çıkarmaya başlamış. Tabi asıl çalışma çok sonra.1945’deki müze kararı sonrası başlayan hazırlıklar ve 1948-58 arası titiz bir çalışma ile eserler yaklaşık on yıl sonra meydanda! İş’in başında Amerikan Bizans Enstitüsü yetkilileri! T.Whittemore, W.Hawkins son olarak da A. Underwood! Onların başkanlığında yürütülmüş bu çaba.
Bugün, Ayasofya Müze Md. bağlı, tüm dünyanın bildiği bir yapı. Bizans resim sanatının en özel örneklerini barındırıyor. Geç dönem Bizans kiliselerinin en önemlisi. Farklı zamanlarda, o günkü akım ve tabi olanaklarla güvenlik ve destek unsurlarının yapıya uygulanışı, belki de bu eşsiz esere sahip olmamızın nedeni.
Kariye’nin ‘büyük aktörü’ Metokhites, zaman içinde bazı suçlamalarla, Trakya’ya sürülmüş. Yıllar sonra bağışlanınca, emeği geçen yapıya dönüp, rahip olmuş ve ömrünün kalanını burada geçirmiş.
Müzeye mimari ve süsleme anlamında baktığımızda, dış ‘narteks’ de İsa’nın, iç ‘narteks’de Meryem’in yaşamını anlatan mozaikler dikkat çeker ‘siklus’. Girişte, ‘pantokrator’ İsa, kainatın efendisi olarak resmedilmiş. Burada girişte, kilisenin isminin de yazıldığı noktasından yola çıkarak, başka anlam taşıyabileceğine dikkat çekeceğiz. Khora ya da Chora; kent dışı, kırsal alan demekti, kilise sur dışına yapıldığı için, bu ismi almış demiştik. İ.Ö. 427-347 arasında yaşayan ünlü Yunanlı filozof ‘Platon’ (Eflatun), Timaios Diyaloğu eserinde, ‘’…adı bile olmayan, nitelenemeyen, bir madde bile olmayan, deyim yerindeyse şey’in varolması için, zaman, mekan ve uzam sahibi olması gerekir! Bu bir konumdur! İşte o konum Khora’dır’’ der!
Çok uzun yıllar sonra, Fransız düşünür ‘Jacques Derrida’da; Khora için, ‘’…ne duyumsanabilir, ne de kavranabilir; hem her şeydir, hem de hiçbir şey’’ demiş! Devamında, uzaya ilişkin kavramlardan, ‘topos’ ve ‘kenon’un yanına eklenmiş üçüncü tür olarak! Konu derin, yaşamın başlangıcı mı irdelenmiş burada acaba; isim ile?
‘Parekklesion’da (mezar şapeli) mahşer günü, son yargı, ‘eski ahit’ hikayeleri işlenmiş ‘kiberion’. 10,5m. ve 15m. ölçülerindeki ‘naos’ süslemeleri çarpıcı.
Genel olarak bakıldığında, Meryem ile İsa’nın atalarından, Aziz Pavlus’a, Kral Heredot’tan, kahinlere, uhrevi varlıklara, tanrının elçilerine sayısız eser; toplam beş ana merkezde.
‘Naos’ ve ‘narteks’ mozaik süslemeleri bitirildikten sonra, olası zaman, para veya sanatçı sorunları ile ‘parekklesion’da mezar nişleri dışında, fresco tekniği kullanılmış! Mozaik’ten vazgeçilmiş.
Ne olursa olsun, tüm eserlerde ciddi bir sanat var. Farklı tekniklere, renk uyumu, derinlik, devinizim katılmış. Eserler art arda getirilse, sanki bir film şeridi gibi akacak.
Görmeyenler mutlak görsün, görenler bu bilgilerle tekrar gitsin derim!