Yanı başımızdaki güzellik;

LEROS…

Artemis’in adası!

Şahane ‘feta peyniri’, közlenmiş ‘kapya biberi’ ile, kadayıfa sarılır ve gerçek zeytinyağında nar gibi kızartılır. Tadından yenmez. Bu lezzet; Leros’a özgüdür. Ve salt, bunu yemeye gelenler vardır adaya. Yine ‘Yunan’dayız; yine şık bir adadayız. Lezzet adası, Leros’dayız.

Bizim Türk kaptanlar, genelde adanın ‘Panteli’ koyunda demirler ve limandaki sıra sıra dizilmiş restlerde, cafe- publarda zaman geçirirler. Oysa benim için adadaki efsane koy; ‘Dirimonas’dır. Az kişi bilir. Lezzet tavan yapar; deniz zaten malum, şahanedir.

Panteli; adanın merkezidir adeta. Yel değirmenleri ünlü ve tabi kalesi ile! Kaleye ayrı bakacağız! Dirimonas ise, adanın neredeyse ters tarafı. Az işletme; çok lezzet. Ve tarih!

Adanın genel tarihine bakacak olursak; Pelasg’lara gideceğiz. Karya’lılar, Leleg’ler ve Dor’ların yüzyıllar içinde hakimiyeti söz konusu. İ.Ö. 431’de Sparta egemenliği var ki; izleri ‘Peleponnesos Savaşı’na gider. Aslında bu iz, bölgenin neredeyse tamamı ile ilişkili.

Adada İ.Ö.7.Y.Y.’a ilişkin kanıtlar mevcut! Tarihe ilişkin bir başka önemli not da şöyle; Leros’un hemen doğusundaki  ‘Farmaco’ adasında, ‘Jül Sezar’ın 40 gün boyunca korsanlarca rehin tutulması. Bu ada yaklaşık olarak Didim in karşısına düşer ve bugün önemini kaybetmiştir!

Leros’a ilişkin Ceneviz ve Venedik hakimiyetinden söz edip, Rodos Şövalyelerine gelelim. 1300’ler den 1500’lere uzanan bir egemenlik. ‘Philippe Villiers de L’Isle’. Kim bu? Osmanlı’ya; Kanuni Sultan Süleyman’a adayı teslim eden kişi. Rodos Şövalyelerinin büyük üstadı.

Leros, Osmanlı’ya geçtikten sonra, ‘İleriye’ anlamında ‘İleryoz’ adı ile anılmaya başlamış. 400 yıl hüküm sürülen adada, bugün çok az Türk izine rastlıyoruz.

1912-1947 arasında İtalyanlara bırakılan ada; sonrasında, Yunanistan kontrolünde!

53 km2 de, yaklaşık 10 bin yerel nüfusu barındıran Leros nerede? Hemen yanı başımızda. Turgutreis’e 22 mil mesafede. Bizim kaptanların ana uğrak yeri Kos adası ile mesafe, 26 mil.

Adada havalimanı var. Atina’dan uçanlar, buraya 45 dakikada ulaşır. Yani ulaşım kolay. Yerel denizyolları, Kos’dan buraya her daim turist taşır.

Özellikle yazın buralar pek deniz kaldırmaz! Kendi teknesi ile gelenler için problem olmaz!

Sıcaklık ortalaması, 20- 26 derece. Kışın ise; sert havalar var; kaptanlar dikkat diyelim! ve ısı 10-17 derece civarında!

‘Gourna’daki gün batımı; sizi etkileyecektir! Peki; Leros’da başka ne etkilidir? Elbette, zeytinyağı! Her Yunan adasında zaten vardır! Burada biraz farklı. Duş jelinden, sabuna türlü çeşit üretim yapılır.

Salata ve yemekler de ise; lezzet patlamasıdır. Hediyelik olarak da düşünülür. Leros’un yağı; başkadır!

Bir başka hediyelik; seramik ürünler. ‘Tatsın ve beni ansın’diyenlere MYRİTZA tavsiye edilir. Yöresel peynir. Yine geldik lezzetlere! E; gelmeden olmuyor.  Şarap soslu midye sever misiniz? Denemeden bilinmez. Kılıç fileto, ‘dakos’ salata ve daha neler. Her Yunan adası gibi şölendir yemekler ama; tatlar burada biraz farklı! Bence deneyin!

Leros; on iki ada, Dodekanos’dan biri ! Merkez limanı ‘Lakki’; hepsinden daha ünlü. Eski adı ‘Lago’ olan Lakki, adanın İtalyan yönetiminde kaldığı yıllarda, Diktatör Mussolini’nin gözdesi.

Hikaye, 1912’de donanma üssü olduğu yıllar ile başlar. On yıl kadar sonra, 1923’lerde, Mussolini’nin emriyle özellikle Lakki’de kısmen adanın başka noktalarında da, ‘art deco’ mimari yapı benimsenmeye başlar. Bu anlamda ünlü mimarlar ‘Armando Bernabiti’ ve ‘Rudolfo Petracco’nun izleri görülür! Tabi başkaları da. Bu hareket ile nüfusun, 3 binlerden 40 binlere çıktığı söylenir.

Son derece korunaklı bir liman olduğundan, ağırlıklı olarak deniz seferleri de buradan yapılır. Schengenve Euroşart; Leros için! Kısmen bazı adalarda olan, ‘kapıda vize’ uygulaması, burada olmaz!

Ada içi ulaşımda, kiralık araçlar mevcut, taksi biraz sıkıntılı. Motor kiralanabilir; iki teker tutkunlarına!

Festivallere bakalım biraz. 15 Ağustos ‘Meryem Ana Festivali’. Eylül başında da, ‘Balıkçı Festivali’. Bence kaçırmayın. Sayısız eğlencenin yanı sıra, balığa doyarsınız! Balık çeşidi elbette çok ama mevsiminde ‘Papalina’nın yeri ayrı! Sardalya’nın ufağıdır; kılçığı ile tek lokmada yenir!

Leros’da bol tüketilen ‘deniz kestanesi’ne de dikkat! Zeytinyağı ve limon ile, çiğ tüketilir. Toplamak için dolunayı beklemeli!

Lokantalarda, aile işletmelerini tercih edin. ‘Soğan dolması’ ve ‘lahana sarması’nı bu işletmelerde tatmalı mesela. Ucuz ve lezizdir! Kahvaltı keyfinize ise; benim çok sevdiğim domates reçeli, yerel otlar ve geleneksel bal eşlik eder ki, kahvaltı, kahvaltı olmaktan çıkar, bir festivale dönüşür!

Öğleden sonraki yaz serinlemeleri için; ‘Gavafes’ ve ‘Soumada’ tavsiye edelim. Tropik meyveli içkiler; kimi zaman alkollü, kimi zaman değil. ‘Retsina’yı zaten biliyorsunuz! Uzo’ya hiç girmiyorum bile!

Yaz geceleri uyku tutmayanlara şifa niyetine konser, dans gösterileri ve açık hava tiyatro gösterilerini önereceğiz. İyi gelecektir.

Misafirperver bir halk yaşıyor burada; bizim gibi. Türk’leri de severler!

Ünlü Leros Kalesi; sırada! 11.Y.Y.’a tarihli. Bizans İmparatoru ‘Komninos’ döneminde inşa edilmeye başlanmış, tabi zaman içinde çeşitli onarımlar var. Kale içinde, ‘Meryem Ana Kilisesi’, hemen alt tarafında da, ‘Aya Paraskevi’; ‘Eski Kilise’ yer alır.

Leros’da, ‘Agia Maria’yı, adanın bu tarafında merkez olarak kabul edeceğiz. Yerleşimin büyük bölümü burada. Adayı kısa sürede gezebileceğiniz tur otobüsleri de buradan kalkar. Bizim kara sınırlarımız bakan ‘Agia Maria’, Türk yatçılar için de önemli. Zaman içinde, ‘Platanos’ ile birleşerek, idari merkez olmuş. Geleneksel evler var, antik şehir kalıntıları ve sevimli sokaklar, fotoğraflık! Şık meydanı da bonus olsun!

Mitolojinin en büyük tanrıçası, ‘Artemis’in adası olarak bilinen Leros’daki Artemis Tapınağı, neredeyse yok gibi. Havalimanı civarındaki kalıntılar, birkaç sütun parçası ve taştan ibaret! Bilgi bizden, yorum sizden!

Ilgın ağaçlarının sarmaladığı muhteşem denizler vardır. Sahiller, 70 km. civarında ve pek çoğunda denize girilebilir. Ünlü plajlar; ‘Hirokambos’, ‘Gourna’, ‘Panteli’, ‘Blefoutis’, ‘Krithoni’, ‘Uromolithos’ şeklinde sıralanabilir!

Şimdi çok farklı bir yere gidiyoruz. ‘Gourna koy’una ‘Agios İsidoros’ şapeline! ‘Platanos’ olarak anılan bölgeye yakın burası ve şapel dünyaca ünlü. Denizin ortasında yaklaşık 50 metrelik dar bir yol ile ulaşılan şapel; mutlu nikahlarınmerkezi olmuş! İlk temeller için 5.Y.Y.’dan söz edilir. Zaman içinde sayısız onarım. Her an ziyaret edilir, kimileri nikahda tazeler! Papaz varsın olmasın!

Yılın her mevsiminde turist ağırlayan Leros adasının, turizm dışındaki en büyük geliri sağlık sektörü. Psikososyal rehabilite merkezi çok sayıda hasta ağırlıyor. Ciddi bir gelir kapısı. Bunun yanında tarım, özellikle zeytinyağı önemli. Deniz ürünleri de ada için gelir kaynağı sıralamasındadır. Hediyelik eşya satışı da turizmin en önemli destekçisi.

Leros; Yunanistan’da pahalı adalar sıralamasına girmez. Fiyatlar asla Mykonosve Santorini seviyesinde olmaz. Daha mütevazı ama bence gerçekten keyifli ve huzurlu bir adadır.

Ada ziyaretçileri, ‘Savaş Müzesi’ ile ‘Folklor ve Tarih Müzesi’ni ziyaret etmeliler! Kale civarında, az da olsa Türk izleri görülebilir. Ev ve hamam kalıntıları gibi. Bu civarda, ‘İlyas Peygamber’ Kilisesi de var. Yanı sıra; ‘Agia Kioura’, ‘Manolis Glezos’, ‘Kyriakos Tsakiris’ ve politik sürgünleri ile ünlü ‘Andonis Karagrannis’, notlarınızda olsun. Buraya ilişkin bir başka not ise; alaycı bakışlı İsa tasviri ve ilginç boyama tekniklerinin varlığı!

Kendi teknesi ile gidecekler için sorun yok tabi. Diğerleri için ilk rota Bodrum. Buradan kimi zaman direkt seferler mevcut. Ama Kos’a geçmek en garanti yol. Kos’dan sefer sayısı çok daha fazla. Bir dönem, Didim’den de seferler vardı ama şu an gerçekleşiyor mu; bilgiler net değil. Gitmek isteyen, yolunu her türlü bulur.

Leros adasındaki gezimizi, denizcilerin de, karacıların da! Seveceğine garanti veririm.

Rotanızda olsun!