‘Bin’ rengin! ve kültür’ün kenti…
MİDYAT!
Leziz çayı içerken, Süryani dostlara merhaba diyelim; nefis et’lerinden de, tadalım! Lezzet değil sadece; başka zenginliklere bakalım!
Issız yollarda gidiyoruz; jilet gibi asfaltta. Etraf bazen yemyeşil, kimi zaman ağaçlı, kah, kayalık, taşlı! Yollarda, kimsecikler yok ama! Hava ise, mis; ne gam?
Garip bir coğrafya? İki nehrin ve kollarının suladığı bir bereket merkezi; bazen sevimli, bazen korkutucu! İnsanı da öyle; seveceni de var, yabanisi de! İklim ve yaşam koşulları; normal!
Yolculuk yine çok başka bir yere; ‘Midyat’a. ‘Ayna’ diyorlar anlamına; acaba?
‘Matiate’daha doğru bence; ‘Mağaraların kenti’. Taş, bu coğrafyanın özeli. Taş’dan evler, konaklar kilise ve manastırlar; hepsi burada!
Kalker! Coğrafi yapılaşma da, ön planda! ‘Çöl sarısı’ deniyor renge; ilk bakışta! Doğru; ama zamanla renk değişiyor. Taş; buranın özeli! Yüzyıllara varan taş işçiliği, gelişmiş elbet zaman için de, hem de çok! Ama artık pek ihtiyaç yok! Taş evler yok artık burada; yeni yapılan! Belki, sadece tadilat için!
Bir süre önce Ayvalık’ta; çekimdeydim. Malum orada da, ‘mübadil’lerden kalan, muhteşem, tasarımlı ama yıkık, hasarlı binalar vardır. Şükür; son zamanlarda onarımlar hızlandı gerçekten.
Çok keyifli bir yapının, taş işçileri ile konuşma şansım oldu. Tüm ustalar; Midyat, Mardin’liydi.
Midyat; burası. Tarihte; İ.Ö. 2 bin’lere işaret edenler var, Orta Asya göçmeni, Eti Türk’lerine!
Kral 3. Aşurnasipal’in tabletlerine dikkat çekenler, İ.Ö. 879’a tarihleyenler, ‘Komuk Türk’lerinden söz edenler, Komuk’lar ile Asur’luların savaşlarını anlatanlar, İ.Ö.500’ den itibaren, Makedonlar, Persler ve Roma’lılardan dem vuranlar, İ.Ö.180’de; Selefkuşlar’ın etkisini savunanlar!
11.Y.Y.’da Artuk’lulara bağlı, kısmen bağımsız bir yönetimden söz edenler! Ne zengin değil mi? Gerçekten öyle! Burası; tarih; burası Midyat!
Mardin’e bağlı 120 bin civarı nüfus ile İl’in en büyük ilçesi. Merkeze 65 km. mesafede.
Türkçe yanında, Kürtçe ve Arapça’nın; az da olsa Süryanice ve Ermenice’nin konuşulduğu; İslamiyet yanında Hristiyanlığın, yine az da olsa Yezidiliğin yaşandığı bir yer. Yaaa!
‘Matiate’dedik ya başta; eski isimden söz ederken, kimi kaynaklar bunu; ‘vatan, mahalle’ kavramına dayandırıyor. Evet burası; pek çok farklı’nın mahallesi, vatanı. Zaten onun için zengin, belki de. ‘Mağara’ diyenler de haksız değil! Deniz seviyesinden bin metrenin üzerinde buralar.
İlk yaşam mağaralarda; ve kimler, Süryaniler. Midyat’a bağlı kırk üç köy ve mezrada! Az da olsa Keldaniler’de yaşamakta. Sami ırkının etkisi; yıllarca, yüzyıllarca, Asur’ca, Akad’ca, Arami’ce konuşulmuş.
Tarım ve hayvancılığın başladığı ilk noktalardan. Peki burada ilk yerleşim nerede? Elath’da!
Bu mağaralar cenneti, kent merkezinin 3 km. dışında.
Şimdi, Midyat’ ı konumlandırmak gerekirse; yıllar içinde, farklı topluluklar, farklı yerlerde yaşayıp, sonra bir araya gelmişler; burada!
‘Eski Midyat’ve ‘Estel’olarak iki ayrı yerleşke, Midyat’ı oluşturmuş. Estel’ de Araplar ağırlıklı olmuş; Eski Midyat’da da Süryani ve Kürtler, az da olsa Ermeni ve Yezidiler. Türkler; karışık olarak, her iki tarafta da.
‘Midyat Kent Müzesi’ne gittiğinizde; Sümer’den Akad’a, Mittani’ye, Hitit’e, Asur’a, İskit ve Babil’e; bitmedi, Pers, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı eserleri göreceksiniz. Mervani ve Eyyubiler de var!
Bir yemek molası, sonra devam. Bu coğrafya da sizce ne yenir? Karasal iklim genelde, soğuk ve yağışlı. Doğal olarak et. Vegan ya da vejeteryanlar sıkıntı çekebilir burada. Her şey etli. Ben bile zorlandım, ama leziz gerçekten. Kaburga dolması, işkembe dolması, içli köfte, şiş köfte; her şey et. Brokoli buldum bir lokanta da; onu gösterince aşçı ‘Midyat’a gelmişsin brokoli mi yiyeceksin’dedi. E o zaman niye yapıyorsun; demek ki tercih eden var?
Buraya gelmişken, o muhteşem çaylarından için; hatta alın. Safranlı çayı, normal çaylarla karıştırıp enfes tatlar elde edebilirsiniz. Tek başına çok sert oluyor. Kahveleri de özel, ama çay başka.
Hediyeliklere bakalım şimdi de. Telkâri çok önemli; altın ve gümüş işleme buranın temel işi. Yüzyıllardır süren bir gelenek ve ünü yurtdışına taşmış. Midyat’da taş işleme sanatı olan ‘Nahid’ne kadar özelse, bu da öyle. Farkı; telkârinin hala sürdürülmesi.
Bir diğer seçenek; yörede Süryani geleneği olarak yaşatılmaya çalışılan; basmacılık ‘Hetmo’.Önceden hazırlanmış kalıbın, desenli yüzünün boyaya batırılarak, kumaş üzerine bastırılması ile, simetrik ve tekrarlanan şekillerin elde edilmesi şeklinde özetlenebilir.
Bu uygulama, günümüzün plastik kalıplarına benzer bir yöntem! Genellikle kök boyası (anilin) kullanılıyor. Bu boyanın özelliği, üstüne sürüldüğü malzemeden hiç çıkmaması. ‘Basmacılık’ tekniği, yatak odası ve oturma odası kumaşları, perde, elbise gibi günlük yaşamda var olan pek çok kumaşta uygulanmakta. Bu tip hediyelikler de alınabilir.
Burası; ‘Turabdin Platosu’nun bir parçası. Ne demek? ‘Tanrı hizmetkarları dağı.’ 4. Y.Y.’dan itibaren yapılan seksenden fazla manastır, yaşamış sayısız din adamı, geçmişte buna tanık. ‘İpekyolu’nun dibi olan Midyat zenginliği; ‘Turabdin’le özel. Hala yaşayan dinsel mekanlara bakacağız, bazıları merkez niteliğinde.
Anlattığımız sayısız uygarlığın izleri, 1535 Osmanlı hakimiyeti ile azalsa da; Midyat, tarih arenasındaki önemini hiçbir zaman yitirmez. 1810’dan beri ilçe. Midyat özelinde Süryani topluluğa bakalım.
Hristiyanlığı ilk kabul edenler. Kimi zaman zulümler görmüşler ve dünyanın çeşitli ülkelerine savrulmuşlar. İlginçtir; beraberlikleri kopmamış, miller, kilometreler ötesinden; ırklarına, tarihlerine, geleneklerine bağlı kalmışlar. Ve pek çoğu; göçtükleri yerlerde başarılı olmuş, para ve statü kazanmış. Geride bıraktıkları özellikle dinsel mekanlara maddi desteklerini hiç esirgememişler. Midyat’da ziyaret ettiğimiz, çekim yaptığımız, onlara ait her yer pırıl pırıldı.
Şimdi özel bir yere gidelim Mor Gabriel. ‘Deyrulumur.’‘Mor’onlarda ‘aziz’ anlamında. Bilinen en eski Süryani Ortodoks manastırı. 397’ye tarihleniyor. Midyat’a 18 km. mesafede, ‘Yayvantepe’ mevki yakınlarında. Kale benzeri yüksek duvarlarla çevrili geniş avluda, ‘Resuller Kilisesi’, ‘Theodora Kubbesi’, ‘Abide Evi’, ‘Meryem Ana Kilisesi’, ‘Kırk Şehitler Kilisesi’ ve temeli atan azizlere adanmış; ‘Mor Şemun’ ile ‘Mor Şmuel’mabedleri var. Ayrıca; misafirhane, yatakhane, eğitim merkezi ve mutfaktan oluşan bir kompleks. Buraya gelenler, kesin görmeli. Çok hikaye var içinde; siz keşfedin
Midyat’a gelmek, iki şekilde olası. Ya Diyarbakır’dan; ya Mardin’den. Havalimanları gayet iyi. Büyük kentlerden de düzenli uçak seferleri var. Turabdin demiştik ya; işte Mor Gabriel; bir dönem ‘Turabdin Süryani Metropolitliği Merkezi’ymiş. Artık merkez Suriye’de, Şam’da.
Midyat’ta, ‘Gülgöze’köyünde altı yüz yıllık kale biçiminde ‘Mor Hadbşabo Kilisesi’ni ve ‘Güngören’köyünde ki ‘Mor Stefanos Kilise’sini de mutlak görün.
Şimdi bir kahve molası. Dibek kahvesi alalım yanında da ünlü tat badem şekeri. Eğer mola akşam verilseydi Süryani şarabı içilecekti. Ve damaklar bayram edecekti. Buradan dönerken alacaklarınıza yenileri eklendi. El yapımı özel cezveler de liste de olabilir.
Osmanlı döneminde, Cevat Paşa’nın önemi büyük. Buranın imarında çabaları var. 1900’lerin başlarında, askeri kışlanın yapımı ve Ulucami onun döneminde. Şimdi bir başka cami de adı yaşatılıyor. ‘Cevat Paşa Cami’de, fotoğraflarda yerini alıyor.
Su hayattır, hele buralarda. Şimdi de serin suların aktığı yere, ‘Beyazsu’ya gidelim. İki tarafta ki oturma gruplarında yemek ve içecek servisi de var. Ayrıca ne güzel uyunur böyle bir yerde. Merkezin biraz uzağında, bir mesire yeri.
Sırada ‘Anıtlı’ var ‘Hah’ köyü yani. Belki de, dünyadaki ilklerden biri ile tanışacağız. Buradaki ‘MeryemAna Kilisesi’tarihte bu adın verildiği ilk kilise. Daha önce de örnekler verdik; yıkılmış ya da hasar görmüş başka bir yapı üzeri inşa burası da. Kare planlı, kubbe taşıyıcıların üzerindeki akantusyaprakları ve girlandlar etkili. Taş işçiliği eşsiz. Çan kulesine sıfatı da; siz bulun. 1.Y.Y’a tarihleyenler var. Fakat bazı soru işaretleri söz konusu. Temel üstü ilk katman gerçekten eski! Fakat onun üzerinde yükselen yapının ‘Bu arada hiç sırıtmıyor, gerçekten mükemmel. Hatta görkemi belki de bu bölümeborçlu?tarihi çok yeni. Yeni yapılan bölüm için, 1800’ler telaffuz ediliyor. Hatta 1900’lerden söz edenler var. Çapraz nef’li tam fotoğraflık bir yapı. Yapılışa ilişkin bir hikaye şöyle.
Buradan, Kudüs dahil dünyanın farklı noktalarına giden 12 tanrısal varlık olduğu, Kudüs’e gidenlerin Meryem Ana’yı ziyareti, hediyelere karşılık olarak, Meryem Ana’nın üzerindeki bir bez parçasını gelenlere verdiği, dönüşte burada bu bezin paylaşılamadığı ve yakılarak küllerinin paylaşılması düşüncesi ile ateşe verildiğinde, alevlerin her iki tarafı armalı 12 altın madalyona dönüştüğü ve bu kutsallığı yaşatmak içinde tam da orada bu kilisenin yapıldığı. 1999’da ciddi bir onarım gören Meryem Ana Kilisesi’nde, her yıl 14 Ağustos’da bir ayin düzenleniyor.
Bazı kaynaklarda, burayı ‘Mor Sobo’ ile karıştıranlar var. ya da ‘Mor Sobo’nun yıkılıp üzerine bu yapının inşasından söz edenler. Araştırmalarıma göre ‘Mor Sobo’ bu çevrede ve tamamen yıkık. Fakat, Meryem Ana’nın da bu komplekse dahil biçimde yapımı da söz konusu. Peki ‘Mor Sobo’ neden önemli? Turabdin Bölgesinde bir dönem Metropolitlik Merkezi. Dokuz asır boyunca kullanılmış yapı için, 4. veya 5. Y.Y. işaret ediliyor. ‘Meryem Ana Kilisesi’ bu kompleksin bir parçası ise, 1.Y.Y. diyenler yine yanılmış oluyor. ‘Mor Sobo’yu, Timur’un yerle bir ettiği söylemi var ki; bu da 1400’lere denk gelir.
Evet dedik ya, burası Süryaniler için dinsel bazda çok önemli. Midyat ve civarında bunlardan başka, ‘Mor Barsavmo’, ‘Mor Ağusnoya’, ‘Mor Şarbel’, ‘Mor Abraham’ başta olmak üzere daha pek çok kiliseden söz ediliyor! Açık olanlarda zaten cemaat pek yok. Bazıları ise zamana direnememiş.
Midyat’a günübirlik gelinir genelde, ama kalmak yeğdir. Hele eski taş konaklarda bir gece geçirebilirseniz, değme gitsin. Son dönemde pek çok diziye, filme de set olan Midyat’ı iyi özümsemek gerekiyor. Özellikle tarih ile, kültür ile ilgisi olanlar.
Burayı ziyaret edecekler ya da kalacaklar için şunu söyleyebilirim; sanki başka bir dünyada gibi hissedeceksiniz. Özellikle ilk kez gidecekler. Tabi asıl keyif, ‘Eski Midyat’da taşın ince ince işlendiği o mükemmel yapılarda. Daracık sokaklarda ve bin bir kültür timsali Midyat’lılarla.
Yazın çok sıcak, kışın çok soğuk olabilir. İlkbahar idealdir burası için. Son not; yollarda kentte güvenlik sorunu söz konusu değil. Bir zamanlar yaşandı buralarda malum; ama gönül rahatlığı ile gezebilirsiniz Midyat’ı.