Tarihin,  buram buram yer aldığı bu yer!

 MONTANIA MI? YOKSA MUDANYA MI?

 Geleneksel mimari ile lezzetler iç içe.
Ya eski alışkanlıklar?
  Düşünmeye değer!

Benim için Montania!  Güzel, bakir, yaşanılası;  dünya beldesidir burası; özel!  Keşke eskisi gibi kalsaymış! Tarihsel bir sürü önemli noktayı barındıran, gerçekten farklı bir yer. Yaşayanları dışında,  yaşatanları var;  bu geçmişte. Ülkemiz için,  bir ateşkes antlaşmasına ev sahipliği yapması,  önemli… Anlatacağız!  Daha neler var;  bakalım mı? Roma İmparatorluğunun Anadolu’ da ilk kolonisi desem! İmparatorun kızı Apame’nin adına atfen;  Apameia, burası; eskiden!  Daha da geriye gidelim mi? İlk adına doğru. Myrleia… Peki;  ne demek? ‘yüce ana tanrıça geçidi’ Mudanya der ve geçersin öyle mi?  İ.Ö. 7 y.y’a dayanıyor;  Kolofon’lulara! Eminim pek çoğumuz bu uygarlığı ilk kez duydu! Başka bir görüşle;   Kolofon’lu yönetici Myrlius adına, bu ismin konduğu!

Dağlık anlamındaki ‘Mons’ tan türediği de söyleniyor! Çok sonra,  4.Haçlı seferinde ‘Montaneia! Bir başka söylemde ise;  kelimenin ‘Moutagnac’ olarak telaffuzu… Uzatmayalım ya; Mudanya burası! Başka zenginliklere bakalım, tarih dışında!  Zeytine! Hayatımız. Tabi yağı… Tam merkezindeyiz. Üstelik yüzyıllardır! Zeytine bakacak,  balığı da tadacağız!  Paçalarımı sıvıyorum,  denize koşuyorum burada!  Bir sandala atlayarak,  kah motorla,  kah kürekle.

Mevsimine göre istavrite, bazen barbuna,  bazen mezgite çıkıyorum. Sonra da bir tek atıyorum!  Reis’lerin sesi kulağımda;  ‘yarasin’!  

Tekne karaya yanaştığında apayrı bir curcuna ki;  yaşamaya değer… Gereğinden fazlası avlanmışsa, balığı;  geri bırakırlar denize. Belki,  hala balık yememizin sebebi.  Bölgenin önemli gelir kaynaklarından olan zeytini, mutlak tadın, tabi zeytinyağını da!  Denizden 600 metreye dek yükselen arazi yapısı,  verimli toprakla, uygun iklim koşulları ile birleşince, bu güzel tatlar ortaya çıkmış! Şık yaşamış Mudanya;  Rum’uyla,   Ermeni’si ile, Türk’ü ile!  Keşke diyor insan; o zamana denk gelebilseydik.

Bazen geç doğmak iyidir!   Bazen de kötü. Yerine göre mi acaba?  Nereden,  nereye geldik!  Dur; daha balıktayız. Yani işin başı… Anlatacak o kadar çok şey var ki!  Zeytin dışında ceviz var,  incir var, çilek,  üzüm ve daha fazlası… Biraz bugüne bakalım.  Yazın çokça artan nüfus,  kışın yüz bin seviyelerinde. Aslında burası da, emekli olduktan sonra yerleşilecek beldeler kıvamına gelmiş. 350 km2 lik bir alan ve yaklaşık 36 köy! Bursa’ya sadece 30 km mesafede. Solunuza yeşili,  sağa,  maviyi alın!  Orman ve deniz. Bitki örtüsü;  zeytin dışında çam ve meşe… Nasıl da yakışıyor buraya! Defne’yi farklı yere koymalı; özel çünkü… Tüm bu orman bereketi Mudanya’ya büyük katkı sağlıyor!  Kağıt üretiminin tabanı,  burada. Evlerimizde çokça kullanılan suntanın da!  Çirkin,  geleneksele aykırı binaları görme!

O zaman şık bir yolculuk yapabiliriz burada. İstanbul’dan Bursa’ ya doğru giderken;  ‘Engürücük’ tabelasından, içeri girip, dar, biraz tozlu, çokça virajlı;  kısmen tehlikeli,  ama yeşil;  bir o kadar da mavi! yol;  sizi Mudanya ile buluşturur!  Deniz ulaşımının haricinde! Yol belki sıkıntılı;  ama sonuç mükemmel! Rampayı inip ilçe ile kucaklaştığınızda;  Mudanya’dayım demeyin;  çünkü değil!   İleride Mütareke Müzesini gezdikten sonra;   Girit mahallesine girin, gerçek Mudanya orada, diğeri yanlış, sahte! Eski caminin! batısında Rumlar, doğusunda Türkler otururmuş! O evlere dokunun. Denize bakın,   yosunları koklayın; nasıl da güzel kokar burada;  nefes alın!  Gerçek Mudanya’yı keşfedin. Yaz ise,  denize girin, kış ise;  olağanüstü eski mimarinin yer aldığı sokaklarda dolaşın,  fotoğraf çekin… Az bulunur çünkü böylesi… Hatta paylaşın;  bilmeyenler de gelsin!

45 km’ lik bir sahilde özellikle Burgaz diye bilinen Güzelyalı da keyifli denizler! Vardır! Halkı;  misafire özenle bakar! Gidenler zaten bilir! Bir Yunan adasında hissedeceksiniz burada. 19 y.y’  da,  İtalyan mimar Piçiretu’nun yarattığı bir şaheserdir aslında. Ne yazık ki iyi bakamamışız;  diğerlerinde olduğu gibi…

Yıllar sonra,  bu eşsiz mimari adım adım kendini bulmaya başlamış,  buraya gönül verenler tarafından! Onarılanlar;  bugün muhteşem,  eskiden olduğu gibi! Hala tadilatta olanlar,  elbet bir gün bitecek!  Direnenler,  onarım için bekleyenler bile,  kayda değer! Bu muhteşem evlerin en güzel zamanlarında,  orada olmayı kim istemez? Hepsinin denizi görecek biçimde planlandığını biliyor musunuz? Mudanya’daki Rum ahali; 1924 mübadelesinde Yunanistan anakarasına göçüyor ve buraya atfen; yeni Mudanya,  ‘nev moudania’ adında yerleşim yerini kuruyor; orada!  Mübadelede;  Girit’ den gelenler de var buraya!   

Limana iner inmez hemen çevrede ot toplamaya başlamaları dikkat çeker! Aç oldukları sanılır!  Halbuki,  Girit mutfağının özü muhteşem otlardır! Mudanya’ya gelen bu kitle; bugünkü muhteşem mezelere dönüştürür onları! Osmanlı egemenliği, 1321’de başlar burada,  Osmangazi tarafından. Tarım ve hayvancılığın yanında, ilerleyen zamanlarda limanı ile önemli hale gelen Mudanya; demiryolu ile Bursa’ya bağlanınca, önemini daha da arttırmış! Mudanya’nın en şık otellerinden olan;  ‘Montania Otel’; 1849 da Fransızlar tarafından yapılan 2 katlı tren istasyonunun,  otele dönüşmesidir!  İstasyon 1948 de nedense kapatılmış, depo ve sonra gümrük olmuş.  Gelelim işgale ve ateşkese… Zayıflayan Osmanlı’nın, hüzünlü yıllarına. 25 Haziran 1920’de İngilizler işgal etmek istese de;  bugün bile bir efsane olan Şükrü Çavuş’un ateş açması, bu girişimi engeller. 6 Temmuz’da ise,  amaçlarına ulaşır İngilizler. Sonradan Yunanlılara bırakılan Mudanya;  iki yıldan fazla düşman işgalinde kalır. 12 Eylül 1922 de ise, kurtarılır!

 Vee,  meşhur mütareke. Ulu Önder’in ışığında,  İsmet Paşa ve arkadaşlarının büyük başarısı. 3-11 Ekim 1922 tarihlerinde amansız bir süreçte,  zaman zaman kesilen,  hatta tekrar savaş kararı alınması söz konusu olan sayısız toplantı sonrası,  tek kurşun atılmadan Trakya ve Boğazların bizim yönetimimize geçmesi. Bugün,  o mütarekenin imzalandığı bina;  kutsal bir mabet Mudanya da… Bu muhteşem müze mutlak görülmeli. Bir başka müze de Tahir Paşa Konağı. Burada da Mudanya’nın yakın tarihinin tüm izlerini bulacaksınız! İlk girişte sizi pek çok nefesli çalgının sergilendiği bir bölüm karşılayacak. Mübadele de buradan giden Rumların, kilise ayinlerinde kullandıkları enstümanlar. Bulup çalışır hale getiren Mudanyalıları; ülkenin ilk sivil bandosu yapmış! Hala etkinler!

Agah Bursalı gibi,  Hayri İpar gibi hayırsever işadamları olmasaydı,  acaba kısaca anlattığımız bu tarihsel değerler bizimle olur muydu? Her ikisinin de ışıklar üzerinde olsun! Son bir not ile tarihi kapatalım. Mütareke evinin tam karşısında büyük komutan İsmet İnönü’nün anıtı; ülkemizde ilk kez bir bayan heykeltraş tarafından yapılmış! Sabiha Bengütaş’dır bu. Yüreğine, eline sağlık! 41 adet anıtsal yapı, 326 sivil mimari, 3 tarihsel endüstriyel ( zeytinyağı üretimi) yapı karşılar sizi; Mudanya’da. Devasa bir katedral; bugün bir sanat merkezidir mesela. Tüm bu zerafet; günümüzde marinaya bakarken yenen bir yemekte,  içilen bir kadeh şarapta sizi kucaklar. Eski Girit mutfağı uzantısı ile,   rodika, asfaraça, avronez gibi otlardan yapılan mezeler, sayısız yeşilliğin eşliğindeki tarifsiz salatalarla; nar gibi kızarmış barbun’ a eşlik eder.  Tabi muhteşem zeytin ve zeytinyağı ile. Gelin,  gezin,  tadın, alın. E; yaşayın!