Müthiş bir yerdeyiz; Ata’mın kentindeyiz!
SELANİK…
Burada ismin de önemi yok! Başka değerler özel!
Selanik’i sevmemin başında, elbette Atam’ın burada doğması etkili! En sıkıntılı, moralsiz zamanlarda bu kente gelip Atam’ın doğduğu evi ziyaret etmek; sanki onunla berabermişim hissini verir. Bir anda enerjim yükselir, çok iyi bildiğim kenti yeniden dolaşmaya başlarım. Yaz, kış fark etmez.
Bu asıl sebebin yanında, kentin yapısını ayrıca beğenmem de etkili; ‘Selanik’ özelimde! İzmir’e benzetilir; evet havası vardır ama, farklıdır bence.
Ulaşımdan başlayalım. Uçak seçeneği elbette var. Ama karayolu da bir alternatif olabilir. Kendi aracınız için sadece sigorta yeterli. Uçakla İstanbul’dan bir saat. Araba ile 350 km. direksiyon sallamayı göze alacaksınız. Sınırlarda; hem bizde hem karşıda kimi zaman uzun kuyruklar olabilir. Bu arada otobüs de; bir seçenek.
İlk kez gidecekler için, basitçe kenti tanımak adına ‘city tour’ otobüslerini önerebiliriz. İstediğiniz yerde inip, bir sonraki sefere ayrıca ücret ödemeden binme imkanı var. Mesela bir keresinde, ‘Agia Sofia’ kilisesinde inip, detaylı bir çekim yaptığımı, sonra da hemen yakındaki pub’da bir şeyler içtiğimi, ardından bir sonraki sefer otobüsüne binip turu tamamladığımı hatırlarım.
St. Sofia, gerçekten kentin en iyi korunmuş ve iyi fotoğraf veren yapısıdır. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde. Ve; mimari; İstanbul’daki adaşına benzer! İ.S. 7.Y.Y.’a tarihli, ama altında 3.Y.Y.’a ait temeller var! Bu arada tur otobüsleri, sahilde ‘Beyaz Kule’nin yakınından kalkar ve şehrin en üst noktası olan Kale bölgesine dek dolaşarak kenti gezdirir. Elbette kulaklıklardan da, Selanik ile ilgili bilgiler gelir. Yukarı şehir de diyebileceğimiz bu yerleşimde; Bizans dönemine ait koruma duvarları hala heybetli ve ayakta. Osmanlı’dan da örnekler görebilme imkanı da var! ‘Ana Poli’ olarak geçer burası. Fotoğraf tutkunları buralardan gizli kalmış kareleri yakalayabilir. Hemen altında bir yerleşim yerinin de olduğu bu bölge; kente tepeden hakim ve eğer biraz yorulmayı göze alırsanız, civarından şık planları size sunacaktır!
‘Beyaz Kule’ demişken, hemen O’na da bakalım. Selanik’in simgelerindendir kendisi! Magnet’lerde kartpostallarda rastlarsınız. Ama beyaz değildir. Sadece adı öyle. 15.Y.Y.’a tarihleniyor. Bir dönem, ‘Kanlı Kule’de denmiş. Hapishane olarak kullanılması, belki bazı infazların burada yapılması, sebep olabilir. Sizi yormayacak basamaklar ve yollarla tepeye kadar çıkacaksınız. Yukarıdan göreceğiniz şehir manzarası, emeğinize değecek ama.
Eğer Selanik denizden nasıl görünür diye merak ederseniz; ‘Beyaz Kule’ye yakın bir yerden kalkan gezi teknelerine bineceksiniz. Birbirinden ilginç dizaynda, enteresan giysili mürettebat ile; kent’e mavi’nin içinden bakacaksınız. Biniş ücreti alınmaz. Tekne içinde tüketilen yiyecek ve içecek ücreti yeterlidir onlar için. Kısa bir tur ama; bence deneyin, özellikle fotoğrafçılar. Selanik uzaktan daha çok benzer mesela; İzmir’in kordonuna! Fakat kent merkezi içinde denizdeki kirlilik artıyor. Suyun renginden belli! Umarım o anlamda İzmir’e benzemez!
Selanik; Yunanistan’ın Atina’dan sonra ikinci büyük kenti. Burası; Orta Makedonya bölgesi olarak geçer. ‘Thermaikos’ körfezinde kurulu kentte, bir milyona yakın nüfus, 20,85 km2’lik alanda yaşamını sürdürür. Kent yine, Atina’dan sonra ana karada en önemli turistik merkezdir!
Canlı sokakları, bitmeyen gece hayatı, plajları ve tabi 2500’a varan tarihi; kenti çekici kılar. Kışın bile ılıman bir hava, davet eder sizi. Yazları ise gerçekten sıcaktır.
Konaklamak için ben her zaman denize ilk ya da ikinci paraleldeki otelleri tercih ederim. Merkeze yakındır, en güzel Yunan tavernaları bölgededir, tabi batılı anlamda cafe ve barlar da!
Merkez aslında ‘Aristotelous’ meydanıdır. Sonu denizde biten meydanda asla sıkılmazsınız. Burada, her kesime hitap eden mekanlar mevcuttur. Her zaman olduğu gibi, burada da yürüyün! derim. Yürüyerek keşfedin kenti. Çok büyük değil zaten.
Akşam saatlerinde, ‘Ladadika’da olmalı! Ana meydana beş dakika mesafedeki bu mahallede, şahane Yunan mezelerini tadar, buzuki ile efsane olan Yunan müziğine doyarsınız. Fiyatlarda makul. Aslında burası bir Pazar yeri geçmişte, özellikle Osmanlı’da! Ama değişim şahane.
Selanik dönemler için de çok sayıda depreme maruz kaldığından, mimari değişimler inanılmaz olmuş süreçler içinde.
Kentte ciddi bir tarih var! İ.Ö. 315’de Makedonya Kralı ‘Kassandros’ tarafından kurulmuş. Biz buraya Selanik diyoruz ama, asıl isim; ‘Thessaloniki’… Bu ise; bir başka Makedon Kral’ın kızının isminden alıntı. Kim bu? Kral ‘Philip’! Bilgilerde farklılıklar var! Etkili bir mimariden söz edelim şimdi de; ‘Rotonda’… Roma’daki ‘Pantheon’a benzetilen, Osmanlı’da camiye çevrilip minare eklenen ve tabi değer kaybeden yapı! Bir görüşe göre; Selanik’de ilk dinsel yapı! 306 yılına tarihlenir! Ünlü İmparator ‘Galerius’ dönemi! Dip not; İmparatorun burada gömülü olduğunu söyleyenler de var! Mezarının çok uzaklarda olduğu da aşikar!30m. yükseklik ve 25m. çap! ‘Zeus’a adandığı rivayet! Yapının, ‘Thedosios’ döneminde Hristiyanlıkla beraber kiliseye dönüşümü ise kesin! Yapıdaki mozaiklerden günümüze kadar ulaşanlar; ’Rotonda’nın önemini gözler önüne seriyor! ‘Galerius’un izleri, bir başka yerde daha çıkıyor karşımıza!
Yürüme mesafesindeki ‘Kamara’ meydanı! Yine aynı tarihler; 3. veya 4. Y.Y. Adının süslediği o ünlü meydan! Selanik’de özel! Kemerdeki yazıtlar, ‘Pers’ zaferine ilişkin! Kenti gezerken Roma dönemine ilişkin eserleri, ‘Roma Forumu’nu zaten göreceksiniz!
Yine bir başka yapı; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde! St. Dimitrios! Ayakta olması bile mucize. Tabi şu an gördüğümüz yapı orijinal değil. 1940’lara tarihli. Oysa ilk kazma, 4.Y.Y.’da vurulmuş. Bir sürü talihsiz olay, Osmanlı’da yine cami projesi ve 1917’de kül oluş! Yaşayan mozaikler var ama hala eskisinden!
Kentin tarihinden söz ederken atlanmaması gereken belki en önemli unsurların başında, Yahudiler geliyor! 15. Y.Y.’dan itibaren Selanik’te etkin olmaya başlamaları; buranın ekonomisine büyük güç katmış! Ve; 2. Dünya Savaşı ile neredeyse yok edilmeleri, kent ekonomisini inanılmaz hırpalanmış!
Biraz kent sokaklarını arşınlayalım, sonra da bir şeyler atıştıralım isterseniz? ‘Ermou’, ‘Tsimiski’, ‘Egnatia’, ‘Mitropoleos’; Selanik’de popüler caddelerdir! Buralarda her şey bulunur. Lezzetler de! Musakka’dan, cacığa; kabak kızartmadan, pilakiye; et’den, tavuğa; balığa! Sayısız zeytinyağlıya; deniz ürününe! Kentin tamamı, ülkenin de tamamı; lezzet’dir! İsimleri Türkçe yazdım ama, Yunancası da çok yakındır! Bu arada elbet İngilizce anlaşacaksınız herkesle; ama Türkçe bilenlere de rastlarsınız!
Selanik deyince deniz elbette önemli. Çok yakında, daha doğrusu hemen yürüme mesafesinde şık plajlardan burada söz etmek olanaksız ne yazık ki! Mesela uzaktan başlamak gerekirse, kente yaklaşık 80 km. mesafedeki ‘Apsrovalta’ önemli. Çok daha yakın, ‘Epanomi’, merkeze 25 km. mesafede! Burada konaklama tesisi bulmak da olası. Ayrıca; tabi meraklıları için; ‘Petralona’ mağarası da çok yakın! Buraya ilişkin bir başka not ise; Vaavvv denecek cinsten olmasa da bir ‘Şarap Müzesi’nin olması! Geldik daha yakına; yaklaşık 17 km. uzaklık ile ‘Perea’ adeta kentin içinde gibi. Çok doğru, çünkü ulaşımı da kolay diğerlerine göre. Zira, ana iskeleden ve zaman zaman ‘Beyaz Kule’ önünden de ulaşım mevcut! Bir detay burası için; günübirlik gelenler fazla olduğundan konaklamak için yer bulmak daha kolay! Bu da bonus olsun!
‘Uzo’; vazgeçilmezdir! Arada, ‘Mastika’… ‘Siesta’ ise olmazsa, olmaz! Yazın sıcakta, öğleden sonra çalışılmaz! Rahat bir toplumdur; Yunan’lılar! Bize çok benzerler ama çok da farklılardır!
Bir müze kenttir, Selanik! ‘Arkeoloji Müzesi’ öndedir. Yanı sıra; ‘Bizans Kültürü’, ‘Modern Sanat’ ve hatta ‘Sinema’ Müzeleri… Zaman ayırın bence!
Benim de çok sevdiğim ‘Rembetiko’ müziği de buradan çıkma! Yunan müziğinde sınır tanımam, hepsini severim de; bu ayrı! ‘Fado’ gibi! ‘Elefterias’da iyisini bulabilirsiniz!
Ve gelelim Ata’mın evine! Doğum yerine…’Apostolou Pavlov’ sokağına! 17 numara, hemen yan tarafı, Türk Konsolosluğu! Her daim askerler nöbette! 1953’de müzeye dönüşen evdene yazık ki az sayıda obje bırakılmış! Yine de görülmeli. 3 katlı mekanda, maketler, büstler, etnografik değerler sizi bağlayacak! Ama asıl; ATAM tabi!
Selanik, Osmanlı için son derece önemli bir kent. Balkanlar’da o dönemde kazanılan en önemli şehirlerden. 1430’lardan itibaren başlayan hakimiyet, yıkılma dönemi içinde 1900’lara dek sürmüş. 31 Mart vakası ile tahttan indirilen 2. Abdülhamit’in sürgünde kaldığı yer olarak da önemli. Ama asıl önemi; ‘Jöntürk’ hareketinin başlatıldığı yer olmasıdır bence.
Selanik 1913’de Yunanistan toprağıdır artık! Bunca tarih, bize ne kadar yakın değil mi? Zaten kente gittiğinizde başka bir ülkede değil gibi hisseder insan. Acaba bana mı öyle geliyor! Yok; bizden gibidir Selanik! Son olarak da hediyeliklere bir bakalım. Buradan ne götürelim memlekete? İçki meraklıları için elbette ‘Uzo’. ‘Kavala’ kurabiyesi, buraya ait değildir ama bulabilirsiniz; gerçek lezzettir. Keşke ‘Anita’nın yaptıklarına ulaşabilseniz. ‘Selanik Gevreği’ de başka bir hamurtat, deneyin. Baharat çeşitleri özel, el yapımı incik boncuk sevenler de yararlanabilir!
Çok keyifli bir kent! Ata’mın kenti olması, tabi ayrı özel. Gitmeyenler, mutlaka görsün derim! Hem yakın, hem hesaplı, hem de güzel! Üstelik ATATÜRK var orada!