Az bilinen Fransız!

TOULOUSE…

Yaşamayan pişman!

‘Oksitanya’ deyince sanırım çok az kişiye ulaşacağım. Oysa, geçmişten günümüze yavaş yavaş gelişen bir akımın uzantısı. Akım nereden geliyor? Yine geçmişten; bir ülke yapısından. İspanya ve Fransa’nın belli bölümlerini ve Andorra’yı içine alan bir bölge adı bu. Şimdi yine gündemde. Bir millet, bir topluluk gibi düşünmeli. Kendi dilleri var. Bir manada, İspanyol ‘Katalan’ları gibi. Şimdi konumuz ‘Toulouse’ ne alaka demeyin çok alaka. Kent, ‘Oksitanya’nın en önemlilerinden. Bu arada ‘Akitanya’ diyenler de var.

Oksitan dili bugün bile yaşatılıyor Toulouse’da! Sokak adları, hem Fransızca hem Oksitanca.

Bir başka gerçek de burası için; ‘Kathar’lar. 13. Y.Y.’dan itibaren. Bunlar, Hristiyanlığı farklı biçimde algılayan ve yaşayan bir topluluk. Farklı inanç değerlerinden dolayı, şiddet görmüş, katliamlar yaşamışlar. Yine bu bölge, merkez onlar için.

Gelelim Toulouse için bir başka özelliğe; Fransız ihtilali. Buradaki ‘Jacobins’ manastırı, Yakoben Dominiken aslında bir tarikat merkezi niteliğinde. İlginçtir; Vatikan’ın da kabul ettiği bir tarikat. Ünlü ihtilalde anayasa çalışmalarına katkı sağlamış.

Toulouse’a dair daha anlatacak çok ‘tarih’var. İlk insan yerleşiminin İ.Ö. 8 .Y.Y.’da olduğu belirtiliyor. Kelt, Vizigot, Cermen ve Roma istilaları; zaman içinde amansız savaşlar. İber’lerin ve Galya’lıların, dönemlerle etkileri.

Eski isim ‘Tolosa’. İsim, kısmen değişikliğe uğrasa da, günümüze dek gelebilmiş. ‘Galya’ ‘Bask’ dili karışımı olduğu söyleniyor.

Biz gezginiz, gezmeye başlayalım ama tarih hep olacak, biline! ‘Garonne’ nehrinin kenarına kurulmuş Toulouse; Fransa’nın güney batısında. 118,35 km2’de, yaklaşık iki milyon nüfusu barındırır kent. Ülkenin 4. Büyüğü! Temelde bir üniversite kenti olarak bilinir. Gerçekten de, sokaklarda genç bir kitle beraberdir sizinle. ‘Universite Paul Sabatier’, ‘Universite Capitole’, ‘Universite Le Mirael’ ve benzerleri; Avrupa’nın, hatta dünyanın çeşitli ülkelerinden öğrencileri buraya çeker.

‘La Ville Rose’  Pembe Şehirdenmiş buraya. Kentteki evlerin büyük bölümü, kiremit renginde çünkü. Özellikle Rönesans stili evler, dini mekanlar, saraylar göz alıcı.

Eski Toulouse’; gerçekten eski, ama şık. Geleneksel mimarinin en özgün mekanları, belki de burada? Hatırı sayılır turisti çeker bu bölge, her yıl. Sokaklar, müzediyelim o zaman burada. ‘Rue Des Changes’ ile ‘Rue Saint Rome’ arasında, hatta daha yukarılara dek uzayan yerleşim yerinde, tarihe ışık tutan mekanlar mutlak fotoğraflanacak.

Toulouse, yaya olarak gezilir. Ancak Garonne nehrinden tekne ile de keşfedebilirsiniz kenti. Farklı seçenekler var bu gezilere dair! ‘Pont Nauf’, Garonne nehri üzerinde, kentin en eski köprüsü. Fotoğraf tutkunlarını mutlu edecektir. 17. Y.Y.’a tarihli.

Toulouse’un bulunduğu bölgeye ‘Midi-Pyrenes’ deniyor. Buradaki ‘Midi’yi biraz açalım. 1600’lerin ortalarında, Akdeniz ile Atlas Okyanusunu bağlamak üzerine bir proje geliştiriliyor. O zamanın teknolojisi ile elbette çok zor. 10 yıl kadar süren inşa da binlerce işçi çalışmış. 240 km. civarı bir kanal oluşturulmuş. Midi; bu kanalın ismi! Günümüzde, bir gezi alanı.

Toulouse’da merkez; ‘Capitol’ meydanıdır. Sayısız cafe ve rest’in yer aldığı meydanda, randevular verilir. Kahve ve şarap molaları da tabi! İşte bu nedenle günün her saati, kalabalık!

Ve meydanın görkemlisi ‘Capitolium’! 18. Y.Y.’a tarihli. Muhteşem Belediye Sarayı. Kent buradan yönetilir. 1500’lerdeki ünlü Toulouse ayaklanmasının başladığı yer!

 

Biraz semtlere bakmalı sanki; ne dersiniz. ‘Saint Cyprien’ nehrin batısına düşer. Lokantaları cafeleri ve barları ile ünlü. Bu arada Toulouse’un geleneksel yemeği ördek. Bu kümes hayvanı, türlü yemeğe eşlik etmiş; tatlar katmış. Kentin çorbaları da ünlü. ‘Garbure’ ve ‘Pistov’; özellikle kışın denenmeli. Ben yazın sıcakta, hem ülke de hem ülke dışında çorba içemem. Çorba kışın içilir ki; içiniz ısınsın! Ama garip; yazın bile her daim sofralarda bulunduranlar var. Mesela annem!

Tüm Toulose’da, aslında Fransa’da da geleneksel mutfak; Afrika mutfağı ile bir kombin biçimindedir. Malum sömürgecilik; sayısız ‘siyahi’ yaşar bu ülkede ve kentte! Tabi adetleri, alışkanlıkları ve mutfakları da! Parantez; kaz ciğerine ve fasulye güvecine; parmak ısırtır. Şüphesiz leziz şaraplar eşliğinde. Söz konusu lezzetler; ‘Carmes’ semtinde de karşınıza çıkacaktır.

‘Les Chalets’ ve ‘St. Aubin’ ise ilginç semtler kategorisindedir ve görülmelidir.Vintage meraklılarını ise; ‘Groucha’ya davet ediyoruz!

Ülkemizden Toulouse’a direkt uçuşlar var. Süre yaklaşık; 3,5 saat. Konaklamada seçenek çok! Kent içi ulaşımda, toplu taşıma oldukça konforlu ama yine yürüyün derim ben!

Fransa’nın bu tarafında, neredeyse hiç Türk’e rastlamadım! Üniversite öğrencisi olarak da olsa! Turist olarak zaten hiç yokuz buralarda. Kent tanıtımının belki sınırlı olması etken olabilir. Yanı sıra Toulouse; teknolojik alt yapısı ve ticari değerleri ile daha çok ön plana çıktığından, turizm geride kalmış olabilir. Oysa ciddi bir tarih var kentte!

Dil; kimi yerde sorun olabilir. Özellikle siyahiler, Fransızca dışında ikinci bir dil pek bilmez. Diliniz İngilizce ise, arayıp bulacaksınız sizin gibileri! Mesela bir örnek benden, kaldığım otelin reception görevlisi, İngilizce bilmiyordu. Anlaşma konusunda çok sıkıntı çektik. 20’li yaşlarda sarışın bir Fransızdı; oysa!

Enteresan bir gece yaşamı var, Toulouse’in. Kentin hiç tahmin etmediğiniz bir sokağında, çok şık bir club karşınıza çıkabilir. Ama bir sonraki ziyaretinizde kapalıdır. Sadece siyahilerin gittiği mekanlar var buralarda, ama dikkatli olmalı. Ayrıca, gece club dönüşlerinde kimi zaman bıçaklı gasp olayları yaşanmış; dikkat diyelim ve gelelim kentin efsane dinsel mekanlarına.

Dünyanın en büyükromaneks bazilikası ‘St. Sernin’ ilk durağımız olsun.  Kentin ilk piskoposuna adanan yapı; 11. Y.Y.’a tarihli. Tüm Fransa’da, en çok tarihi kalıntıyı barındıran dinsel mekan. Beş katlı eşsiz kule,  tabi ki fotoğraflık. İnşanın 200 yıl kadar durduğu, sonra yeniden başladığı söyleniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesindeki ‘St. Sernin’de, mermer rölyefler, ‘Davut’ ve elçilerine ait heykeller görülmeye değer.

‘St. Etienne Katedrali’de, bu kadar önem taşır. Ağırlıklı gotik stilde ama, yapımı dört yüz kadar sürdüğünden farklı mimari etkiler de var tabi. 17 şapeli barındıran yapıda, vitraylar ve rölyefler dikkat çeker.

Daha önce söz ettik; yine gotik stildeki ‘Jacobin Manastırı’ kent için değerli. Şu an müze olan yapıda,’  Aziz Thomas Aquinas’ın mezarı var!

Şimdi de gerçekten farklı bir oluşum. Hikaye de çok farklı. 16.Y.Y.’a tarihli, mimar ‘Nicholas Bachelier’ imzalı ‘Fondation Bemberg’ binası! Dönemin ünlü tüccarlarından ‘Pierre d’Assezat’ın isteği ile yapılmaya başlanmış! Yaklaşık 30 yıl süren inşaatın bitiminde, ‘d’Assezat’ iflas etmiş, binanın keyfini sürememiş! Zamanla ‘Bemberg’ ailesinin kontrolüne geçen bina, uzun dönem otel olarak işletilmiş. Resim ve heykellerin hatta dönem mobilyalarının sergilendiği bir müze saray diyelim buraya.

Toulouse, neden özel dedik? Şimdi bir kanıt daha! Tüm Fransa’nın en eski müzelerinden biri burada; ‘Augustin’!  Manastır olarak inşa edilen yapı, Fransız devriminde kimlik değiştirmiş; müze olmuş! Kesin ziyaret diyorum!

Bir başka özel de;kıtanın en önemli afiş müzelerinden birinin burada olması!

Hala gelmek de tereddüt edenler var mı? Tabi ki anlatacak daha çok şey var.

‘Arkeoloji Müzesi’, ‘Doğal Tarih Müzesi’, ‘Modern Sanatlar Müzesi’ gibi.

Hediyelik alacaklara adres; ‘La Maison de la Violette’!

Toulouse’a kadar gelip, ‘Uzay Parkı’nı anlatmadan olmaz! Kent, zaten bir havacılık merkezidir. Ünlü Airbus uçaklarının üretim ve montaj merkezi burası. Özellikle çocuklar ve gençler belli olmaz belki de herkes; keyif alır, ‘Uzay Parkı’ndan!

Kent, botanik bahçeleri ile de ünlü! Yeşil’in için de bir dünya gibi! ‘Bu oluşum’u sevenler için iki tane ‘özel’e dikkat diyelim o zaman!

Özellikle ülkemizde çok kişinin bildiği bir yer değil, Toulouse!  O nedenle turizm anlamında önemli bir destinasyon değil! Ancak özetlemeye çalıştığım bilgiler bile, kentin umursanması gerektiği yönünde kanımca!

Fransa’da farklı bir destinasyon diyelim ve sizlere tavsiye edelim!