Kazıklar üzerinde yükselen sihir!
VENEDİK…
Kültürün, sanatın mimarinin doruk noktası…
Eski kıtanın en özel’i…
Dünyada pek çok özel kent var. Lezzetleri ile; tarihsel yapıları, hikayeleri, sırları ya da başka özellikleri ile öne çıkan! Burası gerçekten farklı ama. Olumsuz coğrafi koşullar, zorunluluktan dolayı olumluya dönüştürülmüş ve kurulmuş! Bir kent; ama ne kent. Venedik!
Ölmeden görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
415 km2’lik alanda, 170 kanal ve 400 civarı köprü ile bağlanan acaip şehir; acaip güzel.
Kent; saldırılardan korunmak için on iki kurucu ailenin zaman içinde oluşturduğu kazıklar üzerinde yükselmiş! Yükselme; başka biçimde de sürmüş!
Eski İtalya’nın ‘Tereviso’, ‘Altino’, ‘Concordia’, ‘Paduz’ gibi yerleşimlerinden kaçanlar kurmuş Venedik kentini. Kuruluşun yazılı bir kaynağı yok. Anlatılanlar önemli.
Meşhur ‘Adriyatik Denizi’ kıyıları.
Kuzey İtalya’nın Adriyatik’e açılma noktası. Aslında; kentin bu şekliyle oluşumunun sebebi; Adriyatik ve içinde bulunduğu coğrafi koşullar!
Kesin bilgi olmamakla beraber ‘Veneti’ halkının da buraya yerleşmesi ile, kent ismi Venedik olmuş! Bulunduğu bölgenin şimdiki adı ‘Veneto’. Venedik; bölgenin başkenti.
Pia ve Po nehirlerinin arasına konumlanmış.
Bir lagün! Tatlı ve tuzlu suyun buluşma noktası. Bölgede yüzyıllar önce sadece minik adacıklar varmış. 415 km2’lik karasal alanın yanında, yaklaşık 260 km2’lik bir su alanı ile beraber değerlendirmek lazım kenti.
Su alanı tabirini kullanınca çevre adalardan da söz edelim. Zaman varsa mutlak görülmeliler. ‘Torcello’ adası, bölgenin ilk yerleşim yeri. Doğal olarak en eski yapı da burada! ‘Santa Maria dell’Assunta’ Katedrali. Ana karanın şöhreti artmadan önce, burası revaçtaymış. Hemen yakındaki ‘Santa Fosca’ Kilisesi de görülebilir.
Venedik civarının diğer iki önemli adası; ‘Murano’ ve ‘Burano’.
Murano adası 1300’lerden itibaren geleneksel cam sanatının merkezi. T şeklindeki adacıklar oluşumu, minik köprülerle birbirine bağlanır. Hafta sonları çok kalabalık. Yetersiz restaurant sayısı, ‘sizi aç bırakabilir’ dikkat! Yerel atölyelerde cam sanatının incelikleri, yapılış yöntemleri ve şık örnekler görebilir, satın alabilirsiniz.
Hemen hepsi anakarada da var, ancak daha pahalıdır! ‘Basilica dei Santi Maria e Donato’, adanın özeli! Bir dini oluşumdan fazlası?
Gelelim Burano’ya. Öncelikle rengarenk boyanmış sevimli evleri ile ünlü burası. İlginçtir, Murano’ya göre daha kaliteli restaurantlar vardır! Değişik deniz ürünleri tadılabilir. Balık çorbası ve yengeç özel! Bu adanın önemli üretimi de dantel eşyalar. Çok sayıda dükkanda satılır. Gelenekselden günümüzde çok uzaklaşılmış olsa da, hediyelik olarak düşünülebilir.
İ.S. 5.Y.Y. ile İ.S. 17.Y.Y. arasında dünya tarihine damga vurmuş bir kent Venedik! Dile zor! 2000’lerde hala çok konuşuluyor!
Kent için özel bilgiler, kayda değer! 697’de Bizans İmparatorluğu döneminde uzaktan atanan ilk yöneticinin varlığı burada! 9.Y.Y. ve devamında bir şehir devletinden dönüşerek kıta Avrupa’sına siyasi, ticari olarak hükmetmek? Ege ve Akdeniz’de pek çok ada işgal edip hükümran olmak. Batı Avrupa ile Bizans arasında her açıdan bir köprü vazifesi! Venedik, 30 yıl kadar Bizans kontrolünde.
13.Y.Y. da; 36 bin denizci ve 3 bin gemi ile Avrupa deniz ticaretinin kesin lideri.
Aynı zamanda en büyük savaşçı filo!
Tüm bu aşamalarda Müslümanlarla iyi ilişkiler kurarak ticaret yapmış. Zenginlik, Amerika’nın keşfi sonrası 1500’lerden itibaren azalmaya başlamış. Süreç ilginç.
Ülkemizden direkt uçuşlar var bu sihirli kente. Süre yaklaşık 2,5 saat. Havalimanı, Venedik merkezin hemen dışı olan ‘Mestre’ye yakın. ‘Marco Polo’. Oradan merkeze ulaşım sorunlu değil.
Peki nerede kalınır Venedik’te? Öncelikle pahalı bir kent olduğu aşikar. Konaklama da ucuz değil; tıpkı yeme içme gibi!
Kanallar bölgesinde zaten zamanın büyük bölümü geçecek. Doğal olarak yeme içmede orada olacağından fiyatların yüksekliği yaşanacak! O nedenle en azından konaklamayı bu bölgede yapmamalı! Belki sabahları biraz erken kalkmak gerekebilir ama merkez dışında konaklamak mantıklı.
Kanallar bölgesine ‘vaporetto’larla ulaşılacak. Öncesinde, tren ya da otobüs. Zaman alabilir.
‘Mestre’ özellikle son yıllarda konaklama için tercih edilen semtlerden. ‘Giudecca’da bir alternatif. Kentin merkezi ‘San Marco’dur. Burada her şey pahalıdır ama yaşattığı görkeme değer. Aslında tüm kentin görkemi; kıtanın tümüne etki etmiş. Öyle ki 18 Y.Y.’da sanatsal, mimari, edebi anlamda önder olmuş.
‘Venedik Maskesi’de buradan çıkma. Alınacak en önemli hediyelikler arasında.
1270’lere tarihlenen bir kültürün mirası aslında. Ancak köken çok daha eski; ‘Pagan’ döneminden. Bu maskeler ile sosyal farklıların üstünlüğünün önü kesiliyor.
Geçmişten günümüze festivaller, bu zenginliğin bir sonucu olabilir mi? Şüphesiz evet.
‘Venedik Film Festivali’ni bilmeyen yoktur herhalde. ‘Klasik Müzik festivali’, kent için özeldir. ‘Venedik Bianeli’de! ‘Venedik Barok Orkestrası’ konserleri, özellikle ‘La Fenice’ geceleri dip notumuz olsun. Ama asıl özel olan Şubat ve Mart aylarındaki ‘Venedik Karnavalı! Hani çok bilinen, rengarenk giysili, kişilerin özel maskelerle meydanlarda boy gösterdiği festival.
Herkes eşit, ama olduğundan başka!
Biraz lezzetler! Tapas gibi İspanyol meze çeşitlerinin buradaki iz düşümü ‘Cicchietti’; keyifli olabilir? Soslu sardalya balığı, Venedik için özel kategoridedir! Tabi, bira ile!
Ya burası İtalya; ‘rissotto’ ‘pizza’ ‘makarna’ olmaz mı? Tabi ki olur, hem de en önde.
Atıştırmalıklar, ben çok severim. ‘Bruschetta! Mozzarellalı da olur, domates fesleğenli, ançüez ya da acı biberli! Sarımsak olmazsa hiç biri olmaz; yalan olur… O’na bruschetta denmez. Bazen soğanlı, karabiberli. Her neyse, her şeyli?
İçeceklere gelince; kahve elbette… Limoncello olmazsa olmaz; burada da. Yemek sonrası.
Ana yemeklere ise şık şaraplar eşlik eder, her çeşitten!
Venedik, kanallar arasında teknelerle gondollarla gezilir. Karada da köprülerle bağlanır hayat, ama hep su ile iç içe! İlkin taşıma amaçlı tasarlanan gondolların tarihi 7.Y.Y.’a dek uzanıyor. O zamanlar tasarım farklı. Ebatlar daha küçük ve ortada minik bir kamaracık var. 9.Y.Y.’dan sonra tasarımlar değişiyor. Günümüzde yaklaşık 10 m. civarı uzunlukta ve 1,5 m. civarında ene sahipler.
Yaklaşık 400 civarı gondol hizmet veriyor kentte.
6 kişi kapasiteli, ancak tek de binseniz ücret değişmez. Pahalıdır, benden söylemesi!
Kentin büyük kanalının uzantısı, ‘St. Lucia’ tren istasyonundan, ‘San Marco Meydanı’na kıvrıla kıvrıla gelir. Ama asıl kanal, ters S biçimi ile Venedik kentini olabildiğince sarar! Eşsiz mimari eserler; evler, saraylar, kiliseler, sanat merkezleri, beraberinde heykeller sizi geçmişe, tarihsel bir yolculuğa çıkarır.
‘San Marco’ Meydanının hemen arkasından çıkılacak turda, görecekleriniz inanılmazdır!
Gondol ile yapılacak büyük tur’un bence dünya da eşi benzeri yoktur! Yaklaşık bir saat civarı sürer ve ciddi bir para ödenir ama değer!
Venedik kanal ve sokaklarında İtalyanca’nın bin bir şivesine kulak kabartın. İngilizce her yerde konuşulur, dil sorunu yaşanmaz burada!
İtalyan Rönesansının ve Roma-Bizans mimarisinin yansımaları yakından görülecek.
San Marco’da adını meydana veren ünlü ‘bazilika’, ‘Dükler Sarayı’, ‘Çan Kulesi, ‘Correr Müzesi’, ‘Saat Kulesi’ ile kent yöneticilerinin ikametgah ve çalışma yerlerinin bulunduğu binaların meydanı çepeçevre sarması eşsizdir. 1920’lerde müzeye dönüştürülen Dükler Sarayı, taç giyme törenlerinin yapıldığı merkez. San Marco Bazilikası, Avrupa’nın en önemli yapıları arasında başı çeker. Muhteşem yapının özelliklerinden biri de; ‘Konstantinepolis’ yağması sırasında getirilen kimi eserlerin burada sergilenmesidir. Önemli bir heykel bugün Bazilikanın hemen önünde. Cephede ana girişin üzerini uzun yıllar süsleyen dört bronz at heykeli ise, 1975’den bu yana kilisenin içindeki ‘Museo Marciano’da. Şu anda cephede görülenler orijinal kopyalar! Bu arada içerdeki müzede de tarih severleri mutlu edecek başka eserler görülebilir.
Sihir sadece meydanlarda mı? Her sokak, her kanal ve köprü size bir iz bırakır.
Bir gidişte su kenarında şahane bir akşam yemeği yiyoruz. Tek masayız. Önümüzde uzanan iskeleye bir gondol yanaştı. Gondolcu gondolunu bağladı, telefonla konuşarak uzaklaştı. Belli ki evi yakın. Film şeridi gibi aktı birkaç dakika, müthiş keyifliydi.
Bazı evlerin önünde minik bir iskele, bazı evlerde ise ona has köprü! Köprü dedik devam edelim. En başta ‘Rialto’. Günün her saati kalabalık. Görüntü alabilmek için sıra beklenir. Köprünün her iki yanından alınan görüntüler beklemeye değer. ‘Rialto’nun altı da, çevresi de bir başka alem. Yüzyılların alışveriş merkezi buralar. Her türlü hediyelik eşya bulunur, yanı sıra giyim, mücevher, deri ve çeşitli lüx aksesuarlar.
Bir sonraki köprümüz ‘Accademia’.
İsmini hemen kenarındaki ünlü ‘Accademia’dan alıyor. Sanatseverler burayı kaçırmamalı. Sayısız dünyaca ünlü eser sergileniyor. 1750’de ‘Giovanni Battista Piazzetta’ tarafından kurulan yapıda, Bizans dönemi eserleri yanında Rönesans ve Barok stili koleksiyonlar ön plana çıkar!
Bir başka ünlü köprü, bunlar kadar büyük değil. Küçük ve kapalı. Birkaç minik penceresi var. Ama orada da görüntü almak için sıra beklenir. ‘San Marco’ meydanın hemen arkasında ‘Dükler Sarayı’ ve hapishane arasında yapılmış. ‘Ahlar Köprüsü’ deniyor.Cezasını çekmek üzere hapishaneye geçen mahkumun son bir kez Venedik’e bakarak iç çekmesinden gelme isim.
‘Santa Maria Gloriosa dei Frari’, kentteki gotik kiliselerin en büyüğü. Özelliği salt bu değil ama. ‘Bellini’, ‘Tiziano’ ve ‘Donatello’nun eserlerini barındırır, pek çok Aziz’in mezarı da burada!
‘Santi Giovanni e Paolo’da gotik kilise listesinde ‘Frari’ kadar azametli!
Sözünü edeceğimiz son kilise ise; ‘Santa Maria della Salute’…1600’lerde yaşanan veba salgını sonlanınca, ‘Tanrıya şükran’ için inşa edilmiş. Her biri sanat eseri niteliğinde sayısız kilise var, Venedik’ de!
Kentin en eski oteli; ‘Turist’ filminin de seti. ‘Hotel Danieli’… Ve kentin en eski cafesi; ‘Caffe Florian’. Daha pek çok özel mekan var kentte… Aslında kentin tamamı özel!
Hep batmadan görülmeli deriz ya.
Evet Venedik her yıl yaklaşık 3 cm. kadar suya gömülüyor.
Ayrıca 15 Eylül- 15 Nisan arasında dolunay, yeniay ve alçak basınç sistemleri ile oluşan su taşkınları, büyük sorunlar teşkil ediyor.
Kimi zaman kent içi ulaşım duruyor. Bu mevsimde serin ve yağışlı hava hakim. Yazları ise oldukça sıcak.
Kenti ilk kuranlar çevrede akarsuların yönünü değiştirmiş. Ve orta Avrupa’dan getirttikleri kazıkları lagün de adacıklar civarına çakarak üzerlerine de taş döşeyerek binalarını bu kazıklar üzerine inşa etmişler. Kullanılan akçaağaç suda yıllar içinde daha da sağlamlaşıyor. İlk kuruluşun 5. veya 6. yüzyıllar olduğu düşünülürse sağlamlık ortada.
Kenti su basması durumunda, yetkililer sirenlerle halkı uyarıyor ve ilgili merkezler insan trafiğine kapatılıyor.
Venedik tarihte Roma, Bizans egemenlikleri, Napolyon hakimiyeti, Avusturya hakimiyeti, İtalya krallığına bağlanma gibi çok sayıda uygarlık toprağı olmuş. Kent zenginliğine katkı sağlayan en önemli olay, 4. Haçlı seferi sırasında yağmalanan Konstantinopolis’den sayısız eserin buraya getirilmesi.
Kent içi her daim kalabalık. Özellikle müze ve sanat merkezlerini, sergi salonlarını gezecek ya da konser gibi etkinliklere katılacaksanız, gitmeden önce bilet işlerini internetten çözmeli. Yoksa ya yer bulunmaz, ya da saatlerce kuyrukta beklenir!
Birkaç kez gidip çekim yapma şansı bulduğum Venedik, benim için gerçekten en özel şehirlerin başında geliyor.
İyi bir gezi için yaklaşık bir hafta ayırın derim.
Aylarca kalsanız da sıkılmazsınız ama. Her köşe, her köprü, her kanal bambaşka hikayeler barındırır ve fotoğraf.
Aslında bir kez gitmekle Venedik tam anlamı ile yaşanmaz. Birden fazla seyahat gerektirir.